Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

·
Puan vermedi
Corona günlerinde keyifle okunacak bir kitap Decameron. Çünkü kitap şu an bizim de yaşadığımız benzer bir durumla başlıyor. 1348'de Avrupa'da büyük bir veba salgını ortaya çıkar. Özellikle İtalya'nın zarar gördüğü bu salgından etkilenen Gıovannı Boccaccıo o dönemin Floransa'sı üzerinden hikayelerini anlatır. Kitap Boccaccıo'nın konuşmasıyla başlıyor. Kitabın amacını anlatıyor giriş bölümünde. Müthiş bir salgın vardır, italya'nın büyük bir bölümü ölmüştür. İnsanlar ölüleri sabahın erken saatlerinde kapının önüne koyar daha sonra görevliler sokak boyunca insan cesetleri toplarlarmış. Dokunanlar da etkilenir ve kısa sürede ölürmüş. Cesetler, hastalar, ilaçlar pis kokularıyla havayı da kirletirlermiş. Salgının başlangıcında erkeklerde de kadınlarda da kasıkta, koltuk altlarında yumrular ortaya çıkıyormuş. Kimisi elma kimisi yumurta büyüklüğüne ulaşıyormuş. Halk dilinde buna hıyarcık deniliyormuş. Hıyarcıklar daha sonra vücudun her yerine yayılıyor, renkleri mora yaklaşıyormuş. iyileşmek şöyle dursun birazcık düzelir olmak için bile ne bir ilaç ne de bir tedavi yöntemi varmış. Neredeyse iyileşen hasta yok gibiymiş. Hastalığa yakalananlar üç gün içinde ölüyormuş. Hastalık; hastaların giysilerine, kullandıkları elledikleri nesnelere dokunarak da yayılıyormuş. Tabii 1300'lü yıllarla şimdiyi kıyaslamak çok doğru olmayacaksa da biz de son zamanlarda benzer korkuyla karşı karşıyayız. Anneler babalar çocuklarını bırakmışlar, kimse kimseye yardım etmiyormuş, kıyamet günü gelmişcesine herkes kendi derdine düşmüş. Her şeyden uzak durup kendini karantinaya alanlar da varmış, hiçbir şeyi umursamayıp yiyelim, içelim, eğlenelim bu dünya kimseye kalmazcılar da varmış. Floransa'nın neredeyse bomboş kaldığı bir günde bir salı sabahı Santa Maria Novella Kilisesinde yas giyisilerine bürünmüş 7 kadın bir araya gelirler. Bunlar akıllı, soylu, güzel ve dürüst kadınlardır. Zaten kitap boyunca da bu kavramlar üzerinde durulmuş. Eğer bir kadın veya bir erkek tanıtılacaksa öncelikle onun soylu olup olmadığı, güzel veya yakışıklı olup olmadığı ya da dürüst yahut kadınsa aşağı bir kadın olup olmadığıyla ilgili bir bilgi veriliyor. Özellikle soylu ve güzelse ondan hikaye boyunca da bu minvalde bahsediliyor. Eğer çirkin veya halktan biriyse ve bir hata yapmışsa bu zaten o çirkin veya halktan olduğu içindir. Pampinea, Fiammetta, Filomena, Emilia, Lauretta, Neifile ve Elissa rastlantısonucu kilisenin bir köşesinde bir araya geldiklerinde bu salgın günlerinden kaçmayı, bir köşeye gidip bu kötü ortamdan uzaklaşmayı, eğlenmeyi, şarkı söylemeyi önerirler birbirlerine. Kiliseye, eve kapanmakla hata ettiklerini düşünürler. Yapayalnız kadınlar olarak Floransa'nın göbeğinde ölmeyi mi beklesinlerdi ? İmkanı olan herkes zaten bunu yapmıyor muydu? Ancak içlerinden biri hepsinin kadın olduğunu hatırlatır. Kadınların aklının her işe ermediğini, yanlarında mutlaka bir erkeğin de olmasını gerektiğini düşünürler ve tam bunları düşünürken kilisede var olan, daha önce tanıdıkları 3 kişilik bir erkek grubuna teklifte bulunurlar. Kendilerinde birer kardeş gibi işlik etmelerini isterler. Böylece Panfilo, Flistrato ve Dioneo adındaki 3 erkeği de yanlarına alarak Floransa'dan uzaklaşmaya karar verirler. Yanlarına kahyalarını ve yardımcılarını da alarak hoş bir yere giderler ve yardımcılarından iyi haberler dışında hiçbir haber getirmemelerini dilerler. Bu 10 kişiden her biri bir günlüğüne kral veya kraliçe olarak seçilir. O gün ne yapılacağına, nasıl vakit geçirileceğine ise seçilen kral ya da kraliçe karar verir. Her gün yeyip eğlenip yemek yedikten sonra öğleden sonları herkes belirlenen bir konuda öykü anlatmaya başlar ve 10 günün sonunda 100 öykü anlatılmış olur. Böylece Decameron sözcüğünün anlamı da ortaya çıkıyor. Decameron Grekçe'den türetilmiştir. (deca emerai) "On günün kitabı" anlamına gelir. Decameron biçimsel yönleri ile "ortaçağ" temasına bağlı kalsa da hümanizmanın tohumlarını taşıyan bir kültürün habercisidir, diyor çeviren Refik Teksoy. Gelişmekte olan Fransa burjuvazisinin, işleri nedeniyle sık sık uzak ülkelere giden kocalarının dönüşünü beklemekle ömür tüketen kadınları için yazılmıştır diye de ekliyor. Ayrıca İtalyan yönetmen Pier Paolo Pasolini, Boccaccio'nun Decameron'unu 1971 yılında "İl Decameron" (Dekameron'un Aşk Öyküleri) adıyla sinemaya uyarlamış. Boccaccio'nun orijinal 100 öyküsünden 9'unu filmine aktaran Pasolini, kendisine de filmde bir rol vermiş. (C) Bende Doğu'nın Binbir Gece Masalları'nın Batı versiyonunu okuyormuşum gibi bir izlenim oluşturdu. Kitabın neredeyse 1000 sayfa olmasına ise hiç aldırış etmeyin, oldukça keyifli ilerleyecektir. Türkçe'ye sanırım ilk 1954 yılında çevrilmiş. 2019 yılına kadar da çeviriler farklı yayın evlerinden yapılmış. 2019 yılında Alfa yayınlarının çevirisi hakkında pek bilgi sahibi değilim ancak bundan önceki tüm çeviriler içinde sanırım tam metni, sansürsüz veren yayın evi ise Oğlak Yayıncılık. Okumak isteyenlere bu yayını öneririm. Evlilik, kadın-erkek ilişkileri, cinsel istekler üzerinde sıkça durulmuş. Din insanlarının iki yüzlülüğü, halkı dini kullanarak aldatmaları ise bolca eleştirilmiş. Kadınlara bakış açısı ise orta çağ mantığından pek uzak değil her ne kadar hümanizmin ayak sesleri olsa da anlatılan çoğu hikaye. Kadınların güzellikten ibaret, akılsız, aptal varlıklar olduğu çoğu hikayede vurgulanmış. Erkekler ise çoğu konuda daha üstün tutulmuş. Soylu-halk kavramları üstünde sıkça durulmuş. Bazı hikayeler yer yer fıkra tadı veriyor dolayısıyla mizahi unsurlar da kullanılmış. Masal havası da yok diyemeyiz zaten La Fontaıne'in buradaki birçok hikayeden esinlenerek masallar yazdığı da dipnotlarla verilmiş. İtalyan halk diliyle yazılmış bu öykülerin dünyanın ilk öyküleri olduğu da söylenir. (Bu konuda tartışmalar da mevcut) En çok dikkat çeken unsurlardan biri de kapak tasarımı. Hikayelerin içinde cinsel unsurların bolca kullanılmasından mütevellit cinsel bir görselin kullanılmasını çok yadırgamamakla beraber özellikle neden böyle bir kapağın kullanıldığını da 7. günün 2. öyküsüne gelene dek anlamamıştım. Bu öyküde sevgilisiyle yakalanan evli bir kadının kocasının eve gelmesiyle kocasını çevirdiği oyunlar ve söylediği yalanlarla kandırması anlatılıyor. Evdeki adamın küfeyi almak için geldiğini ama küfenin çok pis olduğunu söyler. Kocasından küfenin içine girip küfeyi temizlemesini rica eder. Paraya ihtiyacı olan koca da evde yabancı bir adamın olmasını yadırgamaz ve denileni yapar. Koca, küfenin içine girdiğinde karısı da temizliği kontrol etmek bahanesiyle küfenin içine doğru uzanır. Eğlenmek isteyen sevgili için ise daha iyi bir fırsat yoktur. Böylece kocayı kandırarak ilerleyen günlerde de eğlenmeye devam ederler. Kapak tasarımı ise böylece 7. günün 2. hikayesinden esinlenerek oluşturulmuştur. Vakitsizlikten yakınamayacağımız ve evlerimize kapandığımız şu günlerde bizi de salgın konularından biraz uzaklaştırarak hoş vakit geçirmemizi sağlayacak keyifli bir kitap. Ben 10 güne bölerek araya şiir ya da başka küçük hikaye kitapları ekleyerek okudum. Oldukça keyifliydi. Okuyacaklara hoş zamanlar diliyorum :)
Decameron (Cep Boy)
Decameron (Cep Boy)Giovanni Boccaccio · Oğlak Yayıncılık · 20181,200 okunma
·
314 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.