Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

137 syf.
10/10 puan verdi
·
29 saatte okudu
Hadi 1910 senesine gidelim. Tüm dünyada ortalığı kasıp kavuran bir haberin, İstanbul’da bir mahalledeki insanların yaşadıklarını yarı şaka yarı ciddi anlatmaya çalışan bir yazarın bakış açısıyla, dönemin insanlarına, yaşayış şekillerine, dünya görüşlerine tanıklık edelim. İngiliz gökbilimci olan Edmund Halley, ölmeden önce dünya da zaman zaman görünen ve kaynaklarda adı geçen kuyruklu yıldızın aynı yıldız olduğunu keşfeder. Bu yıldızın 75-76 yılda bir gezegenimizin etrafından geçeceğini öne sürer. 1656 yılında dünyaya gelen Edmund, 1758 yılında bu yıldızın tekrar görüneceğini söylediğinde belki de ona kimse inanmamıştı. Ama söylediği gerçek oldu kendisi hayatta olmadığı için bunu göremedi. O tarihten sonra bu kuyruklu yıldıza Halley ismi verildi. Sonraki her 75 yılda bir Halley dünyadan görüldü. 1910 yılında da kuyruklu yıldızın geçeceği bilen İstanbul ahalisi de tıpkı tüm dünya gibi bu anı heyecan, merak ve korku ile bekliyordu. Önceki yıllarda ve diğer tüm astronomik ya da doğa olaylarında olduğu gibi hurafeler, batıl inançlar, dini söylevler almış başını gidiyordu. Tabii listenin en başında yine “kıyamet kopuyor a dostlar” vardı. Sadece Türkiye’de değil, Avrupa’nın bir çok yerinde de Halley’in geçerken dünyamıza çarpacağı ve yerle göğün bir olup, denizlerin taşıp, dünyanın yok olacağına inanış çoktu. Avrupa gazetelerinden kıyameti bekleyemeyip korkudan intihar edenlerin haberleri okunuyordu. Bilim insanları bile ikiye ayrılmıştı. "Korkulacak bir şey olmadığını" söyleyip halkı sakinleştirmeye çalışanlar bir tarafta, "Ölüyoruz amanın kıyamet kopuyor kaçın feci can vereceğiz, boğulacağız, yanacağız, can çeke çeke öleceğiz" diye halkı paniğe itip korkutanlar bir tarafta idi. Aydınlar, düşünürler, yazarlar, paşalar sağda solda çeşitli yayın kuruluşlarında fikirlerini kimi yazıp kimi düşüne dursun, bir de dünya yansa haberi olmayanlar vardı. Bu haberi olmayanlar daha çok maalesef kadınlardı. Onlara yeryüzünde biçilen rol sadece çocuk bakıp, temizlik yapmak olduğundan düşünmeyi, tahlil yapmayı, araştırmayı bilmeyen ülkenin kadınlarıydı bunlar. İşten güçten arta kalan zamanlarında yapmayı bildikleri tek şey onu bunu çekiştirmek, sürekli boş ama çok konuşmak, duydukları her şeyi kendi küçük dünyalarıyla eşleştirip ancak o doğrultu da çıkarımlar yapıp bir de buna inanmak ve sonuna kadar savunmaktı. Örneğin, kuyruklu yıldızın dünyayı kasıp kavurup yerle bir edeceğini, kıyametin kopacağını söyleyen fikirlere, “Ayol sen gökteki kuyrukludan değil, yerdeki kuyrukludan kork” diyerek, kendilerine benzemeyen zamane kızlarının asıl kıyamet alameti olduğu fikrini savunuyorlardı. Kıyametin kopacağını öğrenen erkeklere de rol düşüyordu tabii. Onlar da bakkala ev sahibine olan borçlarını ödemiyor, nasılsa öleceğiz diye ortada gezinip kurnazlık peşinde koşuyorlardı. Genç kızlar ve erkekler de sevgilileriyle nasıl daha fazla konuşabilirler, meşk edebilirler diye derman aramaya, ölmeden önce birbirlerini daha da fazla nasıl görebileceklerinin planlarını yapıyorlardı. Günler geçmeye devam etmiş ve kuyruklu yıldızın çarpacağı gün yaklaşmıştı. Herkes canını malını kurtarmanın peşine düşmüştü. İşte böyle bir ortamın yaşandığı İstanbul’da bir mahalleyi anlatmaya çalışan Hüseyin Rahmi Gürpınar, tüm bu olup biteni biraz esprili, biraz kinayeli, biraz düşündürücü şekilde kurgulamış okuyucuyla buluşturmuş. Okurken keyif alacağınız, yazılmasının üzerinden yüz dokuz yıl geçmiş olsa da hala günümüz insanından örnek bulacağınız, kah düşündürüp kah güldüren bir hikaye. Hikaye baş kahramanımız İrfan Galip (karaktere seçilen isim bile düşündürücüdür aslında ve hikaye içerisinde cuk oturur bir isimdir), bir gazete de ilim irfan üzerine yazılar yazan bir adamdır. Yazılarında kadın hakları ile ilgili de bir şeyler yazsa da maalesef yazdıklarını pek de okuyan yoktur. Bu durum epey canını sıkmaktadır. Kadınların yaşayış şekillerinden ve maalesef cahilliklerinden, dünya görüşlerinden umutsuz, aradığı kadını asla bulamayacağını düşünen bir adamdır. Bir gün İstanbul kadınlarını bir araya toplayıp, hem Halley hakkında bilgilendirmek hem de bu vesileyle onlara birkaç bir şey öğretebilme ufuklarını açabilme içgüdüsüyle toplantılar yapmaya karar verir. Kadınları bir araya toplamasına toplar da istediğini başarma konusunda ne derece başarılı olduğunu bir kendisi bilir bir de kitabı okuyan. İrfan bu toplantılar sayesinde, aşktan ve kadınlardan tam da umudu kesmişken hayatının kadınını bulur. Bulur bulmasına ya, vuslat o kadar da kolay olmayacaktır. Kitabın adında anlaşılacağı gibi bir takım olaylar, koşuşturmalar yorulmalar neticesinde, Kuyruklu Yıldızın geçeceği gün evlenir İrfan. 1912 yılında yazılan hikayeyi okurken gözünüzün önünden bir sürü Yeşilçam filmi geçecek. Kim bilir belki de çoğuna İlham olmuştur bu hikaye. Bazı sahnelerde de şimdi dönemde de sıkça izlediğimiz bilim kurgu filmlerindeki kıyamet sahnelerini de okuyacaksınız resmen. Kıyametin tasviri de, insanların kurtulma çabalarının anlatımı da pek değişmemiş anlaşılan. Mahalledeki yaşlı teyzelerin ve genç kızların arasında geçen diyaloglar hem pes dedirtecek hem de ama gerçekten de böyle derdirtecek cinsten. Erkek okuyucuyu da kadın okuyucuyu da “kadınlar”, “iyilik-kötülük”, “kardeşlik”, “yaşam-ölüm” kavramlarında bolca düşündürmeyi planlamış yazar. Düşünün sene 2021 olmuş hala bu konu da düşünebilmeyi öğrenememişiz. Son olarak 2021’de bilimin, teknolojinin, yazı dilinin, hikayenin, kurgunun geldiği noktayla kıyaslarsanız “Iyy bu ne ne basit hikaye, ne basit aşk, ne basit anlatım, ne basit diyaloglar” diye okur, üstüne bir de hani bu kitapta yeni ne var da insanlar böyle ballandıra ballandıra okuyor bunu derseniz. Ama bir yazarı okumak ve anlamak, ülkemizin nereden nereye geldiğini görmek, verilen çabalara hikaye üzerinden tanık olmak ve nostaljik bir yolculuk yapmak için okursanız tadından yenmez. Unutulmamalıdır ki, bugünkü yazarlarımızı yazar yapan, bir çok senaryo, kurgu, roman, hikayeye ilham olanlar bu insanlardır. Keyifle okuyunuz ..
Kuyruklu Yıldız Altında Bir Evlenme
Kuyruklu Yıldız Altında Bir EvlenmeHüseyin Rahmi Gürpınar · Atlas Kitabevi · 198817,3bin okunma
·
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.