1970, 1995 ve 2020'de geçen ve üç zamanın birleşiminden oluşan bir roman İzzet Bey Apartmanı. Kitabın isminden de anlayabileceğiniz gibi metne ismini veren mekan romanın da ana eksenini oluşturuyor. Yakın tarihte üç ayrı önemli dönemin saç ayağına kurulmuş roman. Darbelerin art arda geldiği 70'li yıllar, Bosna katliamının olduğu 1990'lı yıllar ve pandemi sürecinin yaşamı kısıtladığı günümüz. Metinde Ankara saldırısı dahil pek çok tarihsel ve siyasi konu da romanın üzerine oturduğu dönemlerden bağımsız olarak ayrıca işlenmiş.
Bu metin İzzet Bey Apartmanı üzerine bina edilmiş olsa da apartmanda çeşitli zaman dilimlerinde yaşayan karakterlerin hayatlarına giriş yapıp oradan tıpkı sarmaşığın dalları gibi yayılarak bir anlatım söz konusu. Yani hareket noktası İzzet Bey Apartmanı olsa da metin pek çok konuya, karaktere ve yaşantıya değiniyor. Ayrıca mekansal olarak da yaşantılarla birlikte bir genişleme söz konusu. Yazar okurlarını Ankara, Sinop, Kırgızistan ve Bosna-Hersek gibi farklı coğrafyalarda gezdiriyor. Belki de romanın en başarılı yanlarından birisi, yazarın mekanlara aşinalığından kaynaklı coğrafi olarak başarılı bir mekan anlatım söz konusu.
Romanda çokça karakterin hayatına girilmiş ve birçok mekan, olay anlatıldığı için bu anlamda bir başarı sağlandığını rahatlıkla söyleyebilirim. Yani pek çok yaşamı, özellikle tarihin önemli kesitlerinde geçen olayları ve farklı coğrafyalarda yaşanan hikayeleri dinlemek istiyorsanız roman bu anlamda gayet başarılı. Metnin anlatım dili de okuma konforu açısından bir kolaylık sağlıyor.
Gelelim ana sorumuza. Ben bu kitaba neden 7 puan verdim?
Metnin başlangıcında editör karakteri üzerinden ben anlatıcı kullanarak bir bölüm söz konusu. Bu bölümün kitabı yazan kişinin anlatacağı hikayeye bağlandığını görebiliyoruz. Böyle bir başlangıç metne ne biçimsel anlamda ne de kurgusal manada herhangi bir katkı sağlamıyor.
Ana hikayenin başlangıcında tanrı yazara geri dönüyoruz. Tanrı yazarın böyle bir romanda anlatım kolaylığı sağladığını, adeta metne ferahlık verdiğini söylemem gerekli. Fakat dördüncü bölümün birinci kısmında tanrı yazarla devam ederken birdenbire Almira'nın hikayesinde ben anlatıcıya geçilip sonrasında yeniden tanrı anlatıcıya, beşinci kısımda ise yeniden ben anlatıcıya geçilme durumu söz konusu. Sonrasında metin her zamanki gibi tanrı yazarla devam ediyor. Eğer Almira'nın yaşadığı hikaye metin açısından çok önemliyse onun geçtiği her bölümün kendi ağzından anlatımının olması gereklidir. Fakat tahmin ettiğim gibi Almira'nın yaşadığı acının duygusal anlatımı bize aktarılmak isteniyorsa gayet rahat bir şekilde yine tanrı yazar ağzıyla metin devam edebilirdi.
İzzet Bey kitaba ismini veren apartmanın sahibi olmasına rağmen onun hikayesinin yüzeysel geçilmiş. Apartmanda yaşayan diğer karakterlerin de bazılarının hikayesine derinden girilirken bazısının ise sadece karakterin var olması için yaratılmış olayların yüzeysel anlatımı görülüyor. Örneğin Derya, Deniz ve Ömer'in hikayeleri hacmen sayfa kaplayan bir anlatıma sahipken diğer yaşantılar bu karakterlerin ki kadar metne yansıtılmamış. Fakat bu roman tek bir odak noktasıyla yürüyen bir metin de değil. Evet, figür olarak İzzet Bey Apartmanı duruyor ve belki onun üzerinden başlayan bir anlatım söz konusu ama sonrasında roman oldukça dallanıp budaklanıyor. Yani apartmanda yaşayan türlü karaktere ve hayatlara sahip insanların hayatlarının anlatımı yerine bambaşka yerlere, konulara ve coğrafyalara değen bir romana dönüşüyor İzzet Bey Apartmanı.
Romanda en şikayet ettiğim konulardan birisi de çok sayıda toplumsal ve tarihi meseleye değinilmeye çalışılması. 150 sayfalık bir metinde hepsini anlatmaya çalışmak kitabın anlatım temposunu yer yer düşürmüş. Bir başka sorun da her ne kadar metin tanrı yazar anlatıcı etrafında kurgulanmış olsa da "lakin", "asude" gibi metinde geçen güncel karakterlere uymayacak eskimiş kelimelerin kullanılmış olması. Kimi zaman tanrı yazar anlatıcının sanki ben anlatıcının sınırlarına girdiğini de görebiliyoruz. Ayrıca metinde dört kez "çekinmek" kelimesi geçiyor. Romandaki kullanım alanı dilimizde olmayan, yanlış kullanılan bir ifadeye işaret ediyor. Dilimizde "fotoğraf çekinmek" diye bir kullanım mevcut değil. Bu kelime birinci anlamı "Saygı, korku, utanma gibi duygularla bir şeyi yapmak istememek", ikinci anlamıysa "Bir şey sürünmek" olan bir ifadedir.
Sonuç olarak olumlu ve olumsuz yanlarıyla İzzet Bey Apartmanı romanı kendini okutabilen, okuru zamansal geçişler haricinde zorlamayan, çok sayıda hayata ve tarihsel döneme değinen bir kitap. Çok sayıda karakterin ve olayın geçtiği metinleri seven, yazarın iyi mekan bilgisiyle farklı coğrafyada gezinmek isteyen okurların gayet mutlu olarak okuyacakları bir roman.
Her dem edebiyatla kalın.