Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

123 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Edebiyat dünyasına renk katan, aydınlatan, yaşanmışlıktan gelen duygularını olduğu gibi akıcı bir dil ve kendine özgü bir yorumla okuyucuya aktaran, acının, hüznün, kederin, ezilmişliğin, masumluğun ve suskunluğun, yazarı Mehmed Uzun. Hayatımıza değen ve insanı derinden etkileyen “Dengbejlerim” isimli bu eseri, altı denemeden oluşuyor. Okuyucuyla sohbet havasında yazdığı denemelerinde oldukça başarılı. Kuşkuya yer vermeyen, açık ve seçik bir anlatıma sahip. Kendi yaşadığı, hissettiği bütün duyguları okuyucuya da geçiriyor. Denbejleri tanıdıkça Mehmed Uzun ‘un da bir dengbej ustası gibi içten gelen o etkileyici gücün, kişiliğini ve duruşunu yansıttığını düşünüyorum. Yaşamı boyunca dengbejlerin sesiyle, sözleriyle, öyküleri ve anlatılarıyla iç içe yaşamış olmasının doğal bir sonucu olsa gerek. Zaten kendisi de tüm kitap boyunca dengbejlerin kendi hayatını nasıl etkileyip, nasıl anlamlı kıldığını hep anlatıyor. Yolunu, yönünü bulmada, onlardan aldığı güç ve güvenle, her birinden öğrendikleriyle hayatı şekillenmiş. Onların ışığı ile aydınlanan yolunda ilerlerken kelamlarında, kılamlarında, şarkılarında hep kendini bulmuş. Aldığı tüm bu güzel duyguları, okuyucusuna da yansıtmakta bir o kadar etkili bir yazar. İnsanı insan yapan çektiği acılar, kederler midir diye kendime sormadan yapamıyorum. Acı çeken, hüzünlü, kederli bir insanın, diğer insanın yaşadığı acıya daha duyarlı olup onun acısını taa yüreğinde hissedebildiğini sanıyorum. Mehmed Uzun’un, samimi anlatımıyla dengbejlerin dünyasına girip onların acı ve kederle yoğrulmuş, insanın içine işleyen seslerini, kelamlarını , kılamlarını , stranlarının ne demek olduğunu bilmek, seslerini dinlemek ve anlamak şansına sahip oluyoruz bu kitapla. Dengbejleri tanıyıp anladıkça, onların kederli seslerini dinledikçe, neden bu insanlara kendilerinden bir farkı olmayan, bir başka insanların, acı çektirdiğini, ötekileştirdiğini buna nasıl cesaret edebildikleri sorusunu sormadan edemiyor insan kendisine. Neden diliyle, kimliğiyle, kültürüyle var olduğunu söyleyen Kürt halkına yok olduğu söylenir? Farklı diller, farklı dinler ve kültürler bir arada neden yaşamasın? Bu renklilikten, bu güzellikten kimler niçin, neden bu denli rahatsız olur? Kürtçede, deng ses, bej ise sese biçim veren kişidir. Yani dengbej, sesi kelam, kelamı kılam, türkü haline getiren kişidir. Kelam ustası, kılam ustasıdır. Mehmed Uzun'u etkileyen ilk dengbej ustası çocukluğunda tanıdığı ve çok sevdiği Ape Ouado (Kato Amca) sesiyle, yalın sözcükleri ile öyküleri ile daima Mehmed uzun'a eşlik eden hayaliyle yanı başında hissettiği anlatı ustası Ape Quado. Kısa boylu, gülünç yürüyüşlü, yöre halkı gibi basit ve sade giyimli biridir. Yazarın onunla ilgili aklında kalan anılarından biri 1960 yıllarında geçer. Askerlerin hüküm sürdüğü, baskının, zorbalığın ve sürgün yıllarının yaşandığı günlerin birinde, bir akraba evinde, etrafındaki insanlara anlattığı öykülerle hatırlar Ape Quado’yu. Çok etkisinde kaldığı öykülerinin birinin adı Geli Guhdaran’dır. Dinleyici gözlerime bak. Allah’ın lanetlediği o kırmızı kar zamanında bu gözler neler gördü, bu gözler, bu yürek nelere şahit oldu diye başlar anlatısına. Anlatmak, söylemek kelamı dokuyarak ruha, yüreğe, belleğe hitap etmek onun işidir. Ape Quado gerçekle fanteziyi harmanlayarak anlatır öykülerini. O çok soğuk günlerde aç kalan halkın bir kediyi kovalaması, kedinin çatıdan çatıya atlayarak kaçması esnasında donmasının hikayesidir. Her kelamı, her kılamı, her stranı, her öyküsü , acısı, hüznü, kederi, komikliği, saçmalığı ve güzelliği ile yaşamın kendisidir. Onun dünyasında gerçek ve kurgu iç içedir. Ape Quado yoksul biridir. Kendisini meclislerine, divanlarına çağıran zengin kimselerin, beylerin ekininden, yiyecek ve giyeceğinden kendisine ve ailesine yetecek kadar bir parça alır. Çok insani, çok yalın, çok dolaysız ve doğrudan doğruya olan dengbej dünyasının örnek insanıdır Ape Quado. İkinci bölüm, denemede anlatılan, dengbej ustası ise, Kürt dengbejlerinin piri olarak bilinen Evdale Zeynikedir. Yine 1960’ların askeri cunta zamanlarında duyar onun sesini, onun kelamını. Kürt olmak, Kürtçe konuşmak, Kürt kimliği ile hareket etmenin zor ve tehlikeli olduğu günlerde yine sığınak olur denkbejin sesi, kelamı, kılamı. Mehmet Uzun, dengbej olmayan, fakat dengbejlerin sesi ile dengi ile terbiye olmuş babasının anlattığı Kürt destanlarını dinler. Ayrıca babası ile birlikte, her gece aynı saatlerde Kürtçe yayın yapan Erivan Radyosu’nu dinlemek ayrı bir heyecan yaratır onun ruhunda. Anlatılan destanlar, öyküler, söylenen stranlar, diline olan sevgisini arttırarak, tedirgin ruhlarına sakinlik verir. Güvendir, huzurdur, mutluluktur Kürtçe radyoyu babasıyla birlikte dinlerken hissettikleri. Her gece radyoda Evdal Zeynikenin ,kılamları çalınır. Gözleri görmeyen yanık sesli bir dengbejdir O. Evdal Zeynike toplumunun, insanının, sesi, nefesidir. Yaşanan tüm gerçekleri, geçmiş ve ana dair Evdalın kelamıyla, kılam haline gelip çevresine, diğer insanlara, uzaklara, geleceğe ve yarına aktarılmıştır. Yaşar Kemal, Evdale Zeynike için Kürtlerin Homerosu’dur der. Evdal Zeynike kendine has bir sese sahipken sözlerinde ise bir müzik, bir makam vardır. İster kılam, ister kelam, olarak söylesin o müzikal duygu, söylenenleri doğrudan doğruya dinleyenin gönlüne bir nakış gibi işler. Ve Alihan... Mehmet uzun 1972 yılında Diyarbakır askeri ceza evinde karşılaşır Alihan’la. Yine karanlığın egemen olduğu yıllarda, soğuk tankların gözetiminde, askeri barakalara yerleştirilen, tutukluların içinde, Mehmed Uzun da vardır. Kürt dili, Kürt kimliği tehdit unsuru görüldüğü için tutukludur Mehmed Uzun. Bir fırsattır bu yeni insanları, yeni dünyaları, tanımak ve anlamak için. Çok farklı yörelerden, mesleklerden ve sosyal gruplardan getirilerek bir araya gelmiş bu insanların çoğu, Kürt sorunu ve sol siyasal hareketle ilgilendikleri için tutuklanmışlardır. Bir gün akşam saatlerinde iki arkadaşı ile birlikte koğuşa gelen Alihan ise istemeden karıştığı bir gasp olayından dolayı tutuklanarak 36 yıl cezaya çarptırılır. Yazar , Alihan'ın gözlerinde yaralı bir Ceylanın acı çeken üzgün bakışını görür. Alihan, 36 yıl verilen cezaya dayanamaz. Derinden yaralanmıştır. Her gün , Mala min , evim diye ağlar. Koğuş artık onun ağlama sesiyle uyur, uyanır. Günler , böyle devam ederken, yazar bir gün onun ağlamadığını, köşesinde oturup sessizce bir şeyler mırıldandığını görür. Alihan artık ağlamaz, gözlerini kapatarak kendi kendine kılam söyler. Söyledikçe sakinleşip, sessizleşir. Hep aynı, Siyabende Silvi destanını, o duygusal ve içli sesiyle tekrar tekrar söyler. Yazar, Alihan’ı kılam söylerken şu çok hoşuma giden cümlelerle anlatır. “Vurulmuş, yaralarından kan akan bir geyiği düşünün. Artık serin ırmaklardan su içemeyeceğini, derin ve vadilerde dolaşamayacağını bilen Alihan kendisine ait yalın kelamıyla yaralarını sağaltıyordu. Tıpkı bir geyiğin Siyabend’in altın okuyla vurduğu geyiğin diliyle hafifçe, özenle yaralarını, yaralarından akan kanı yalaması gibi.” Ancak sözün, kelamın insan yüreğine bu denli iyi geldiğini Alihan öğretir, Mehmed uzun’a. Dördüncü deneme yazısında Suriyeli dengbej Rıfate Dare’yi anlatır. Alihan’ı etkileyen ve sakinleştiren Siyabende Silivi destanı, Rıfate Dare’nin sözcükleri ile insanda yaşattığı o yoğun duyguları tekrar yorumlayarak daha üst boyutlara çıkartmıştır. Beşinci bölüm denemesinde Ehmede Fermane Kiki isimli dengbeji tanıyoruz. Dil anadır, kucağında çocuk Ülke baba, içinde egemenlik İnsan yetimdir ülkesiz. Anamdır güzel dil Kibar methiye hep güzel Gam ve kederle yaşadın sen hep diyen kendinden emin, yaptığı işi bilen, giyimi kuşamı ile işinin ehli bir dengbej ustasıdır. Dengbejlerin sesini duymak, kelamını dinlemek, onlara yaklaşmak ve anlamak için dünyalarına açılan bir kapı…
Dengbejlerim
DengbejlerimMehmed Uzun · Gendaş Kültür · 20041,706 okunma
·
121 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.