Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
127 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Bu kitap sivil itaatsizlik anlamında ilkler arasında yer alıyor. Boétie bu kitabı 16. yüzyılda ele alıyor ve tiranlık(Boétie'nin bahsettiği tiranlık yalnızca monarşi anlayışı değil. Yöneten-yönetilenin olduğu her yerde mutlak efendilik ve kölelik olduğu yönündedir) üzerine muazzam bir iş çıkarıyor. (dönemine göre ve çağının çok ötesinde) Bu kitabı okurken beni en çok üzen detay; 21. Yüzyılda, 16. Yüzyıla ait bir kitabı okurken hâlâ geçerliliğini koruduğu bir 'gönüllü kulluk' anlayışı. İnsanlar kul olmaktan, kullanılmaktan, köle olmaktan şikayetçi değil. Aksine çağımızın postmodern insanı görünmez prangalarına sıkı sıkı bağlı. Sivil İtaatsizlik adına ve hatta yaşadığımız ülke itibariyle okunmasını elzem buluyorum. Keyifli okumalar. "Eğer tiranın da sadece iki eli varsa; hepimizi birden nasıl dövebiliyor?"
Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev
Gönüllü Kulluk Üzerine SöylevÉtienne de la Boétie · İmge Kitabevi · 20181,062 okunma
Bizler Allah'a kulluk yapmaya üşenirken, onlarca şeye gönüllü kölelik yapıyor ve her geçen gün esaretimizin nasıl arttığını fark edemiyoruz. Bir yarış halindeyiz insanlarla.
Reklam
Halk bir kulluklaşmaya görsün, özgürlüğü öylesine unutuyor ki, artık onun uyanıp yeniden uyanıp yeniden özgürlüğünü ele geçirmesi olanaksız oluyor. Üstelik halk, çok içten ve istekli bir biçimde kulluk(hizmet) ediyor. Bu durumu gören onun özgürlüğünü değil de köleliğini kaybettiğini sanır. İlk başlarda, kuvvetle alt edilmişlikten dolayı ve zorlama nedeniyle hizmet edildiği bir gerçek. Fakat bundan sonra gelen kuşak, özgürlüğü hiç görmeyip tanımadığından dolayı, pişmanlık duymadan hizmet eder ve ondan öncekilerin zorla yaptıklarını seve seve yerine getirir. Boyunduruk altında doğan insanlar, kulluk, kölelik içinde büyütüp eğitilirler.
Ülkenin ve yerin hiçbir şeyi mükemmelleştirdiğini iddia etmiyorum, çünkü insana her yerde ve her mekânda kölelik iğrenç ve özgürlük de değerlidir.
Sayfa 41 - Alfa
Nasıl ki kölelik kurumunun olması (ve Spartacus gibi istisnaların ortaya çıkmaması) için kölelerin köleliklerini benimseyip sürdürmeyi istemeleri gerekiyorsa, siyasal iktidarın kurumsallaşması için de yönetilenlerin bağımlılıklarını sevmeleri ve bu durumu kendi katkılarıyla yaşatmaları gerekmektedir.
"Eğer iki kuşak köleleştirilirse, bundan sonra gelen kuşak özgürlüğü hiç tanımadığı, görüp bilmediği için pişmanlık duymadan hizmet eder ve ondan öncekilerin zorla yaptıklarını seve seve yerine getirir." Bilinçsiz ailelerin ve iktidar baskısı altındaki toplumların çocukları kulluk, kölelik düzeni içinde büyütülüp eğitilirler. Siyasi iktidarlar en küçük bir eleştiriye, protesto gösterisine tahammül edemezler; onlar gibi düşünmeyenler suçludur, haindir. Dolayısıyla bu insanlar da siyasal iktidarı eleştirmeye yönelik herhangi bir eyleme kalkışamazlar. Böyle bir eylemin gerektirdiği özgün düşünceden, özgür iradeden yoksundurlar. Kurulu düzeni sevip benimserler ve sürdürdükleri yaşamın dışında başka yaşam biçimleri olduğunun ya da olabileceğinin farkına bile varamazlar. Oysa insanların, içinde bulundukları durumu doğal karşılayıp benimsememeleri, hep daha iyiyi, daha güzeli amaçlamaları için onlara belli değerler, onur, erdem gibi insani davranış kalıpları aşılamak gerekir. Çünkü bilimsel ve özgür düşünen, aklını öne çıkaran, sorgulayan, gerektiğinde hesap soran bireylerin oluşturduğu toplumların geleceği çok daha güven içinde olacaktır. Bu gönüllü kulluğun yok edilmesi, özgür bireylerin yetiştirilmesi yine bizlerin elindedir. Yani KİŞİLER, isterlerse kartal, isterlerse tavuk yetiştirirler. FİKİR HÜR OLMAZSA; BEDEN TUTSAKTIR!
Reklam
Gönüllü Kulluk
Köpek, Kafka’nın birçok romanında, gönüllü köleliğin, hiyerarşik üstlerinin ayakları dibine yatıp efendilerinin sesine körcesine itaat edenlerin davranışının alegorik figürüdür. Örneğin Dava’da avukat Huld “mahkeme karşısında tamamen köpeksi bir aşağılık tavır sergiler.” Aşağı hiyerarşik mertebedeki tüccar Block, Huld’un karşısında diz çöker ve iğrenç bir köle tavrı sergiler: “O bir müşteri değil, avukatın köpeğiydi. Eğer avukat ona bir yuvaya girer gibi yatağın altına girip havlamasını söylese sevinçle yapardı.” Oysa, romanın son bölümünde Josef K.’nın tavrı kökten değişir. Direniş gösterme yönünde kısa bir kararsızlığın ardından –“daha öteye gitmeyeceğim”–, komşusu Bayan Bürstner’in esrarengiz bir şekilde uzaktan belirmesiyle birlikte, her türlü direnişin nafile olduğu sonucunu çıkartır ve cellatlarına yaltaklanır, yani onların hedefleriyle “kusursuz uyum” içinde davranır. Yalnızca kaderine boyun eğmekle kalmaz, cezalandırılmasında aktif işbirliğine de hazır görünmektedir. “Görev”i olarak –yani silahı eline almak ve kendi infazını gerçekleştirmek– kabul ettiği şeyi yerine getirememesi gücü yetmediğindendir. Bununla birlikte, cellatlar bıçağı kalbine saplarken, ruhunu teslim etmeden önce şunları söylemeyi başarır: “Bir köpek gibi.” Ve romanın son cümlesi bir yorumdur: “Sanki bunun utancının kendisinden sonra da yaşaması gerekiyordu.” Hangi utanç? Kuşkusuz ki “bir köpek gibi”, yani boyun eğerek, (terime Étienne de La Boétie’nin verdiği anlamda) gönüllü kölelik durumunda ölmenin utancı.
127 syf.
10/10 puan verdi
●Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev ~Eğer tiranın da sadece iki eli varsa; hepimizi birden nasıl dövebiliyor’ diye sorar La Boétie bundan tam beş asır önce.Mutlaka okunmasi gereken,listenizde kitapliginizda bulunmasi gereken bir kitap. Montaigne’in de en yakın dostu olarak bilinen Étienne de La Boétie modern siyaset biliminin temellerini atan Fransız yazar, düşünür. 1550’lerde Etienne de, bir kölelik ilişkisi olarak ‘Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev’ adlı eserinde, tiranın gücünün sadece halkın kendi hürriyetinden vazgeçen gönüllüğünden kaynaklandığını savunur ve sorar: İnsanlar neden boyun eğmeyi ve isteyerek kulluk etmeyi seçer, neden bir halk bir tirana boyun eğmekten de öte, kendi köleliğini gönüllü olarak ister? ~La Boétie, gönüllü kulluğun üç temel sebep üzerine gerçekleştiğini söyler; alışkanlıklar ya da gelenekler, manipülasyon, çıkar sağlamak ya da kâr etmek için kabullenmek.  ~Hür ve eşit doğan insan, güç karşısında boyun eğmektedir, ama bu boyun eğme durumunu; itaatkâr alışkanlıkların içselleştirilmesi, aptallaştırıcı bir eğitim ve tiranın manipülasyonu sonucunda unutmaktadır. ~“Eğer siz vermediyseniz, sizi gözetlediği bu kadar fazla gözü nereden buldu? Sizden almadıysa, nasıl oluyor da sizleri dövdüğü bu kadar çok eli olabiliyor? Şehirlerinizi çiğnediği ayaklar sizinkiler değilse, bunları nereden almıştır? Sizinle anlaşmadıysa, sizin üstünüze gitmeye nasıl cesaret edebilir? Kendinize ihanet etmeseniz, sizi öldüren katilin yardakçısı olmasanız ve sizi yağmalayan bu hırsıza yataklık etmeseniz o ne yapabilir?”
Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev
Gönüllü Kulluk Üzerine SöylevÉtienne de la Boétie · İmge Kitabevi · 20181,062 okunma
67 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.