Nereden başlasam bilemiyorum. Güzeldi, huzur verici, tebessüm yaratan bir kitaptı. Okuduktan sonta öylesine gülümseyerek tavana baktım çünkü... bilmiyorum, tekrar söylüyorum huzur vericiydi.
Olaylar, mesajlar, hikaye, karakterler vs. toz pembe birer düş gibiydi, bu kadar pozitif bir kitap okumamıştım daha önce. Baştan sona gülümsetmek için yazılmıştı adeta, öyle ki ben bu gereksiz sırıtmadan duygusal kısımlarda bile kurtulamadım.
Genç yetişkin türündeydi, yetişkin insanlara saçma gelebilir, bilemiyorum.
Aralarda geçen "Şövalye" kısımları özellikle çok hoşuma gitti. Altı çizilesi çok cümle vardı.
Basım kalitesini de çok sevdim, kapağı, posteri, ayracı çok güzeldi.
Olumsuz olarak İzmir'in (ana karakter) sanki karşısında ben (okuyucu) varmış gibi konuştuğu kısımlardaki mantıksızlığı söyleyebilirim. "Biliyorum çok acı çektin." Hayır çekmedim. "Ne yükler taşıdı senin sırtın" Yoo? "Sil göz yaşını" Ağladığımı nereden çıkardın?
Yani, cidden yazılardaki duygularda okuyan birisi için cidden harikadır. Varsayımları cidden yaşamış birisinin çok hoşuna gidecektir fakat ben bunları yaşamadığım için tuhaf geldi.
İçiniz dertliyse ele alıp okunulabilecek, sevimli, hoş, sıcak bir kitap kısacası. Öneririm