Yine de bir insanin gülümsemesinden farkılydı.Bir sey eksikti. Kanın ağırlığı mı desem, hayatın acısı mı desem bilemiyorum. Özsüz gibiydi, bir kuşun değil, bir kanadın hafifliği gibi. Gülümseyen boş beyaz bir sayfa gibi.
Yani tepeden tırnağa sahte hissettiriyordu insana. Ukalaca bir gülümseme demek yetmezdi. Samimiyetsiz bir gülümseme demek yetmezdi. Yüzsüzce bir gülümseme demek yetmezdi. Çekici bir gülümseme demek bile yetmezdi. Üstelik, dikkatli bakıldığında bu güzel yüzlü ögrencide hayalet hikâyelerindeki gibi bir şeyler olduğunu hissedebiliyordunuz.
Albert Camus’un yabancı kitabında olduğu gibi yine sarsıcı, birey-toplum sorgusunda geçen psikolojik bir kitap. Ağır bir yalnızlığa insanın kendisini zorla iten öyküsünü okumak oldukça buhranlıydı. Kişinin hayatını, eylemlerini kararlarını sorgulatan bir eser. Ancak okurken çokta içselleştirmemek gerek bence, psikolojik sorgulamaya fazlaca girip gereksiz bir acı yaşamamalı okur.