“ Tanrı Baba, işliğinde çalışırken, bir rastlantı sonucu, bizi oluşturan bu bedeni, bu bedende de kısa bir an için ruhumuzun aynası olmasını engelleyemediğimiz gözümüzü yaratmış. Ne var ki, bedenin ruhu olan bir organın biraz hafife alınmış olması, yani gözümüzün her on ya da yirmi saniyede bir silinmesinin gerekmesi ne üzücü bir yazgı! Bu durumda, karşımızda duran insanın özgür, bağımsız, kendine egemen bir varlık olduğuna nasıl inanabiliriz? Bedeninin, içinde barındırdığı ruha tam tamına denk düştüğüne nasıl inanabiliriz? Buna inanbilmek için, göz kapağının sürekli bir kırpışma hareketi yaptığını unutmamız gerek. İçinde yaratıldığımız işliği unutmamız gerek. Bir unutma anlaşması yapmamız gerek. Ve bunu bize dayatan, Tanrı’nın kendisi. “
Şiirin yankısı yoktu, gelip çarpıyordu sabah sabah
Kurşun dökülse bile
Göz boncukları parçalanıyordu hayatıma yakın bir yerlerde
Hiçbir örgüt üstlenmiyordu saldırıyı.
kendimi okumaktı en iyisi
En iyisi üfürmeye inanmaktı.
En iyisi kazazede gibi aciz gelmelerini beklemekti.
Modern savaşta Moğol etkisi dolaylı da olsa hala çok belirgindir. Gerçekten de 2003 Irak Savaşı nın pek çok komutanı, eylemlerinin Liddell Hart ın teorilerini yansıttığını anlamış olabilir; fakat muhtemelen, asıl köklerinin Moğollara dayandığını fark etmemişlerdir. Moğol ordusunun yetenekleri ve Moğol savaş sanatının temel ilkelerini formüle eden Cengiz Han ın kendisi de dahil olmak üzere kumandanlarının becerileri göz önüne alındığında, günümüzde bir askeri komutanın taktiksel veya stratejik bir çıkmazla karşılaştığında şu soruyu sorması şaşırtıcı olmayacaktır: Cengiz olsa ne yapardı?