okuyanlarsokagi
okuyanlarsokagi
@gozdece1
B e n i m D ü n y a m
instagram:okuyanlarsokagi
43 reader point
Joined on December 2018
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Öncelikle kitabın arka kapak yazısında Zadie Zmith yorumuna " Yazarın ilk kitabı olduğuna inanasınızın hiç gelmediği kitaplara bayılıyorum..." diye yorumuna başlıyor. Gerçektende okura bu hissi veriyor Sally Rooney. Yazarı Normal İnsanlar ile tanıyıp çok sevmiştim sonra Güzel Dünya Neredesin ve son olarakta Arkadaşlarla Sohbetleri an itibariyle bitirdim ve şunu samimiyetle söyleyebilirim ki ne yazsa okurum. Bu kitapta tasvip etmediğim olaylar olsa da kitap sizi içine karakterlere bir şekilde çekiyor. Bazen yargılayarak bazen anlayarak bazen eleştirerek bazen kızarak bazen yok artık diyerek bir sürü hissiyatla okudum. Zaten 270 sayfalık bir roman yarısına gelir gelmez BluTv'de yayınlanan dizisine başladım kitapla hemen hemen bir bir. Gençlik kitabı ve dizisi severler bakabilir.
Konusuna gelirsek yazarın karakterleri bana birbirini andırdı hep. Normal İnsanlar Marrianne havası vardı Franceste. Frances ve Bobby iki yakın kız arkadaş kitap Frances'in ağzından anlatılıyor. Bobby ne kadar dışa dönükse Frances bir o kadar içe dönük bir karakter. Bobby aracılığıyla evli bir çiftle tanışırlar ve işler biraz değişir ve Frances Melissa'nın eşine karşı ilgi duyar. Kitapta yapılan bana göre yanlışlara uyarma değilde "beni yargılıyor musun" mesajı vardı. Beğendin mi diye sorarsanız sevdim ama yargıladım :D
Selam. Kitabımızın yazarı yorumumu umarım görürsün bana kitabın o kadar iyi geldi ki su gibi gitti. Çok güzel bir aşk romanı güzel vakit geçirmek isteyen herkes okumalı.
·
Not rated
“Dünyanın en güzel aşk hikâyesi.”
Louis Aragon
Cengiz Aytmatov'un dünya çapında tanınmasına vesile olan eseridir. İkinci Dünya Savaşı yıllarında geçen hikayenin baş kahramanı Cemile. Tüm köyde ki diğer kadınların gibi Cemilenin de eşi de cephededir. Güçlü ve çalışkan bir karaktere sahip olan Cemile cepheye erzak taşıma görevine alınır. Cemile, eşinin küçük kardeşi ve Daniyar adında savaştan yaralı dönen bir asker ile. Olaylar Küçük kardeşin gözünden anlatılır o da yengesine hayrandır, onu kıskanır, sahiplenir çok sever. Daniyar ise hiç konuşmayan içine kapanık bir karakterdir. Hikayede ki aşkı ne kadar güçlü ve masum bulsam da bir anlamda yasak aşka çıkıyor sonuçta o yüzden tam anlayamadım. Ama yazarın kalemi, betimlemeleri o kadar güzeldi ki. Bir oturuşta bitilebilecek eserlerden. Aşkın dışında yine savaşın insanları ne derece etkilediği gözler önüne seriliyor.
Reader Follow Recommendations
·
Not rated
İnsanlar savaşmadan yaşayamaz mı ?
Okuma serüvenim boyunca Türk dünyasının önemli yazarlarından olan Cengiz Aytmatov okumamış olmama o kadar üzülüyordum ki. Beni uzun süredir takip edenler bilir John Steinbeck hayranıyımdır. Amerika Edebiyatının o buhran dönemini sanatla bizlere sunmuştu. Cengiz Aytmatov da aynı şekilde savaşın duygusunu, getirdiği krizi, açlığı iliklerimize kadar işletiyor. Bazı satırlarda boğazım düğümlendi gözlerim doldu. Savaşın, acının satırları.
Tolganay ve ailesinin Kolhozda (Tarım üretim kooperatifi) ailecek çalışmasıyla süren hayatlarının bir gün savaşın başladığı haberinin alınmasıyla kurulu düzenleri yerle bir olur. Köyde yaşayan erkekler bir bir savaşa çağırılır. Tolganayın eşi ve çocukları da çağırılınca Kolhozda ki idare ona geçer. Köylünün savaşla beraber çok zor günler geçirmesi, kendinden önce askerlerin yiyecekleri için çalışması o kadar etkileyiciydi ki. Tolganay ve gelininin zorluklarla mücadelesini ve bir olmasını elinizden bırakmadan okuyacaksınız. Tolganayın yaşananlara rağmen çok güçlü bir duruş sergilemesi takdire şayan. Toprak Ana'nın son sözleriyle keyifli okumalar.
Durun! Kan dökmeyin!. şimdi de tekrar ediyorum: Ey dağların, denizlerin öbür tarafındaki insanlar, siz ki mavi göğün altında yaşıyorsunuz, savaş neyinize gerek? Ben toprağım, bana bakın! Ben her biriniz için aynıyım ve siz de benim gözümde eşitsiniz. Benim için önemli olan sizin sözleriniz değildir. Ben sizin dostluğunuza muhtacım, çalışmanıza, beni işlemenize! Saban izine bir çekirdek, bir tohum tanesi atın, size yüz katını vereyim, küçük bir fidan dikin kocaman bir çınar vereyim!
"Sizler yeni bir gün doğumunu bekleyebilirsiniz, benim buna gücüm kalmadı..." notuyla
nazilerin zulmü yüzünden eşiyle birlikte intihar eden Stefan Zweig'in ölmeden kaleme aldığı en çarpıcı öykülerinden #Satranç adlı eseriyle sizlerleyim. Çok çabuk bitirdiğim fakat etkisinden çıkamadığım eserler arasında yerini aldı. Üzerine bol bol düşündüren, kalemine, insan ve psikolojik analizine hayran kaldığım #Stefan Zweig.
#kitapyorumu New York'tan Arjantine hareket etmekte olan büyük yolcu gemisi ve bu gemide 3 farklı kişi. Biri Yoksul bir denizcinin oğlu olan, üç cümleyi dahi doğru yazacak kapasitede olmayan fakat Dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic, amatör bir oyuncu ve en önemlisi yıllardır satranç tahtasına elini sürmeyen Avusturya'nın Naziler tarafından işgali sırasında denetlenmek için tutuklanan ve bir otel odasında bir yıl hapsedilen Dr. D. Satranç gibi bir krallar oyunu ve iki farklı karakter. Gerçekten heyecanlanarak, üzülerek ve merakla okuduğum bir eser oldu.
"Çünkü bilindiği gibi dünyada hiçbir şey insan ruhu üzerinde hiçlik kadar ağır bir baskı uygulayamaz."
