Anlayışları birbirinden farklı, ancak kalplerinin birliği açısından benzeyen üç kişiydik. Bilgiyle değil, duyarlılıkla dolu üç zayıf ve masum insan. Kızını seven ve onun mutluluğunu isteyen yaşlı bir adam, çoktan çizilmiş geleceğine endişeyle bakan yirmi yaşında bir genç kız ve hayatın ne nektarını ne sirkesini tatmış, aşkın ve bilginin göklerine doğru uçmak için kanat çırpan ama güçsüzlüğü uçmasına izin vermeyen hayalperest ve acı çeken genç bir adam arasında bir dram başlıyordu. Gecenin dinginliğinin üzerini örttüğü, göğün gözlerine bakan, şehirden uzak tenha bir evde, konuksever bir sofranın etrafında bir araya gelmiş üç kişi. Kaderin safra ve diken doldurduğu tabakların önünde oturmuş üç kişi…