Plaza de Mayo Anneleri 1977. Buenos Aires Kendi evlatları tarafından dünyaya getirilmiş kadınlar olan Plaza de Mayo Anneleri, bu trajedinin Yunan korosunu oluşturuyorlar. Kayıplarının fotoğraflarını havaya kaldırıp pembe hükümet sarayının önündeki piramidin etrafında kışlaları, karakolları ve kiliseleri dolaşırkenki inatçılıklarıyla dönüp dururken, gözleri onca gözyaşından kupkuru ve eskiden varken artık olmayanları ya da kim bilir belki de hala olanları beklemekten umutları kırılmış: "Uyanıyor ve hayatta olduğunu hissediyorum," diyor içlerinden biri ve her biri. "Sabah vakti geride kalırken umudum yavaş yavaş tükeniyor. Öğlen olduğunda ölüyorum. Akşama doğru diriliyorum. O zaman geleceğine yeniden inanıyor ve masaya onun için bir tabak koyuyorum, ama o yeniden ölüyor ve gece olduğunda umudum tamamen tükenmiş olarak uyuyakalıyorum. Uyanıyor ve hayatta olduğunu hissediyorum..." Onlara deliler diyorlar. Normalde kimse onlardan bahsetmiyor. Durum normale dönünce dolar ucuzluyor, aynı şekilde bazı insanlar da. Deli şairler ölüme gidiyorlar, normal şairlerse kılıcı öpüp övgüler düzüyor ve sessizliğe gömülüyorlar. Ekonomi Bakanı çok normal bir şekilde Afrika selvasında aslan ve zürafa avlarken, generaller Buenos Aires'in kenar mahallelerinde işçi avlıyorlar. Yeni dil kuralları askeri diktatörlüğü Ulusal Yeniden Yapılanma Süreci olarak adlandırmaya mecbur ediyo
Tanrı, gözleri yaşlarla kaplı bir günahkârın pişmanlığını, yüz dürüst insanın beyaz elbisesine tercih eder.
Reklam
Faik bey, sevilmek için sevenlerdendi. İsterdi ki kadın ona gözleri ve dudakları ateş içinde, dizlerinin üstünde sürune sürüne gelsin. Fakat, vücudunda genç kızlığın vahşeti ve toylugu olan Seniha, kovalanmak, arzulandığını hissetmek istiyordu. Faik bey kovalamaya hiç gelemezdi. Hatta o olgun ve bilgiç kadınlardan hoşlanırdı, hatta arkadaşlarina otuzundan aşağı kadınları geçin derdi...
İnsanların bakışlarını sürekli olarak göklere çevirerek, bütün fela­ketlerinin ilahi gazap eseri olduğuna onları inandırarak, sıkıntı ve üzün­tülerini sona erdirmek için onlara etkisiz ve beyhude araçlardan başka bir şey sağlamayarak, denilebilir ki, rahipler, milletlerin sefaletlerinin kayna­ğını düşünmesini yasaklamaktan başka bir şey amaçlamamış ve bu yok­sulluk ve sefaletleri sonsuz kılmak istemişlerdir. Din imamları, o yoksul analar gibi hareket ederler ki, aç çocuklarını ninnilerle uyuturlar ya da çocukları bunaltan açlığı unutturmak için onlara oyuncaklar verirler. Ta çocukluklarından beri batıl düşüncelerle gözleri kör edilmiş, görülemeyen fikir bağlarıyla bağlanmış, asılsız korkular altında ezil­miş, cehaletin kucağında uyuşmuş kavimler, üzüntü ve sıkıntılarının gerçek nedenlerini nasıl öğrenebilir? Bu dertlere, Allah'tan yardım is­teyerek çözüm bulacaklarına inanırlar. Ne yazık! Görmüyorlarmı ki, altında inledikleri eziyetlerin gerçek nedenleri olan ve kendileri için Allah'tan yardım istedikleri zorbalarının yalın kılıcına boğazlarını sunmaları, bu ilahlar adına emrediliyor.
Sayfa 290Kitabı okudu
Kendini ilk kez gerçekten görüyordu.Gözleri görmek için yaratılmıştı,ama o ana dek dünyanın sürekli değişen görüntüleriyle dolu ve kendine bakmak yerine dünyaya bakmakla meşguldüler.
- Herkes geçer diyor. Geçer mi Efendim ?- Herkes ne bilir acımı Olric ?Her gün biraz daha acır sonra, biraz daha ve biraz daha. Ama en sonunda ne olur biliyor musun Olric? Geçmez evet geçmez. Geçti sanırsın ama, geçmez... Örneğin, alışverişe çıkarsın bir mağazaya girersin. Öyle bir şarkı çalmaya başlar ki hatırlatır, dağıtır. Geçmez...Geçer
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.