Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bazı anların telafisi yoktur. Bir sabah uyanırsın, ve gözlerindeki hayat sebepsizce çalınmıştır. O an ne söz yeter anlatmaya içinde kopan fırtınayı, Nede gözyaşları. Lâ mekan Seyyah
Peygamberimiz öyle bir peygamberdi ki; hangi iyilikte gayret etse makamı yükselmeyecek, Gayretini azaltsa makamı düşmeyecekti. Allah kendisine öylesine özel bir yere koymuştu ki; Ne daha önce yaratılanlar onun gibiydi, ne de daha sonra yaratılacak olanlar. Olmayan günahları için Rabbinden af diler, Hatalarından bağıslanmayı ister, verdiği nimetler için teşekkür ederdi, sabahlara kadar ayakları şişer, secde yeri gözyaşları ile ıslanırdı. Tövbeleri, duâları neden bukadar uzardı? Acaba her yönü ile örnek olan peygamberin çağlar ötesinden bize bir mesajı mı vardı? Bağışlanma isteğimiz, hatalarımızı kabul etmemiz aldanışlarımızı itiraf etmemiz, onun için neden bu kadar önemliydi. Hataları ile yüzleşmeyen, çoğalan hatalarıyla yanlışlardan kurtulamayan birinin hem kendi hem de toplumun kalitesini düşürmesinden mi endişe etmişti. Tevazunun toplumdaki şiddetin ve nefretin tek ilacı olduğunu mu hatırlattı bizlere. Kaldır elini sonsuzluktan söz etmeyen her şeyi bırak bir kenara. Hatalarınla, yanlışlarınla yönel semaya. Kendinden tamamen tövbe etmek ile başla her şeye. Âlemlere rahmet olarak gönderilen peygamber bu özel anları ciddiye alırdı. Sende ciddiye al.
Reklam
"İçte tutulan gözyaşları akıtılanlardan daha acıtıcıdır.
Stefan Zweig
Stefan Zweig
Meğer mutluluklar bir kaç fotoğraf karesine sığarken acılar koca koca bedenlere sığamıyor. Bu yüzden mutlu anların fotoğrafları acıların gözyaşları oluyor. Çünkü acılar bedene sığamayıp damla damla dışarı taşıyor.
Yüzlerce veda 31 EKİM 2016 ‘Bana bir hikâye anlat’ dedi adam. Sesi, yaşamaktan yorulmuşların bezgin tınısını taşıyordu. ‘Bana bugüne dek duymadığım bir modern zaman hikâyesi anlat’. Durmuş kalp için bir elektroşok. Ona içinde nefes alacağı bir hikâye sunabilir miydim? ‘Veda etmeyi biliyor musun?’ dedim, ‘hiç vedalaşamadan bir sevdiğini toprağa
Reklam
Bugün kırlangıca yol göründü. Güneşle birlikte yavaş yavaş kanatlandı. Gagasını açmadan avlanmayı öğrendi. Sessizleşti, düşündü ve havalandı. Diyarlar geçti durmak bilmedi. Kırlangıç umutsuzluk nedir bilmedi. Sakince kalbinin pusulasını takip etti. Pusulası bozuldu güneşini bekledi. Duraksadı, gördü ve devam etti. Kuş bakışı izledi; denizi, toprağı, bulutu. Yaşamın sırrını fısıldadı buluta. Neydi bu sır, nasıl biliyordu kırlangıç? Bulut hak etmiş miydi? Artık bu bir sır mıydı? Dayanamadı bulut gözyaşlarını akıttı denize ve toprağa. Gözyaşlarıyla birlikte sır da döküldü yeryüzüne. Varlık buna hazır mıydı? Kırlangıç pişman oldu. Yoruldu, gözlerini kapattı ve süzüldü. Artık sır yoktu ağır bir gerçek vardı. Nereye gidecekti kırlangıç bu suçlulukla. Zihnini zorladı. Gözlerini açtı ve tek dostu onu yalnız bırakmadı. Güneş bulutun gözyaşları arasından gülümsedi. Tek bir diyâr kalmıştı ve kanatlar da oraya yöneldi. Gökkuşağı. Kırlangıç son gücünü topladı. Kanatlarını gerdi. Yeni diyara bakışlarını dikti. Uçtu, uçtu daha da uçtu. Çok yoruldu bitkin düştü. Sadece dinlenmek istedi. Tek çare olarak alçaldı. Bastı toprağa. Ağır gerçekle sulanmış toprağa. Canı yandı tekrar kanatlarını açtı. Dostuna gitmek istedi, olmadı. Fakat bir anda değişti her şey. Kırlangıç hafifledi, canı yanmıyordu. Göz kapaklarını kapattı ve açtı. Kendini gördü. Topraktaydı. Biraz sonra anladı. Yaşamın sırrındaki acı gerçek ruh ile bedeni ayırmıştı birbirinden. Artık yorgunluk yoktu. Gökkuşağına kavuşmak; dostuna ulaşmak vardı. Yalnızca özgürlük vardı.
+Neden ağlıyorsun çocuk? +Bilmiyorum. Ama sol yanım çok ağrıyor bayım. Göğüs kafesimin içindeki bu küçük şeyin bu kadar acı vermesi normal mi bayım?
Yollardayım
... Araba yolcuğu sevdiğim şeylerden biri.. Mola verdim biraz.. Tanımadığım insanlara merhaba demek.. Ben miyim bu.. Yüksek sesli kahkahaları ve imrenilecek mizahı ile içinde okyanus gibi sakladığı gözyaşları ile... .
"İçte tutulan gözyaşları akıtılanlardan daha acıtıcıdır." - Stefan Zweig
Reklam
Bir Pesimistin Gözyaşları
' Tasanın etrafında gezgin olmuş insanlar Kısacık molalarda tanıdılar mutluluk denen kelimeyi ' youtu.be/9NL_b9e4UFE?si=...
Allah'ım! Sen beni yoluna aldın, ben yoldaşın haline bakıp, hayal kırıklığına uğradım, bir yol buldum nefsime belki de, yoldan çıkmaya meylettim. Yolu unuttum, yoldaşı yol edindim. Yolcunun en kavi yoldaşının yol olduğunu bilemedim. İlk sana gelmek yerine en son sana geldim. Bilmem neden, mahcubiyetimden belki, yüzüm olmayışından belki gelemedim.. Derdimi açamadım sana. Halbuki biliyordum dertlerin ancak seccadede gözyaşları ile sona ereceğini.. Gelemedim.. Güvenmek için, dertleşmek için başka birilerini aradım. Halbuki biliyordum ancak daima diri olana dayanmam, güvenmem gerektiğini.. Beceremedim.. Bilemediklerimi, gelemediklerimi, beceremediklerimi affet Rabbim.. Doğrusu ben indireceğin her hayra çok muhtacım..
İlk günkinden daha soğuk gözyaşları...
Görünmez Şeylerin Kanıtı
Kimi zaman yalnız başıma oturup hayatın kapalı kapılarının ardında beklediğimde, kendimi her şeyden yalıtılmış ve soğuk bir sisle sarılmış gibi hissederim. Bu kapıların ardında ışık vardır, müzik ve dostluk vardır, ama ben girmem. Kader, sessiz ve acımasızca yolumu keser. Kalbim hala tutkularla dolu olduğundan, kaderin her şeye hâkim olan kararlarını sorgulamadan edemem, ama dilimin ucuna kadar gelip söyleyemediğim acı sözler, dökülmemiş gözyaşları gibi kalbime geri düşer. Ruhuma sessizlik çöker. Ardından yüzümde tebessüm ve fısıltılarla umut gelir, “Kendini unutmak mutluluk getirir,“ der. İşte o zaman, başkalarının gözlerindeki ışığı kendi güneşim, başkalarının kulaklarındaki müziği kendi senfonim, başkalarının dudaklarındaki gülümsemeyi kendi mutluluğum yaparım.
Helen Keller
Helen Keller
Hayat Hikayem
Hayat Hikayem
Deprem Çocukları
“Şimdi evsiz kalmış çocuklar gibiyim.” Hayat bir anda karanlıkta bırakıverdi onları, bir anda… Gözlerindeki çaresizlik ve belki de kimsesizlik o kadar yürek yakıcı ki anlatılmaz, anlatılamaz. Dün koşturduğu sokaklar gecenin karanlığına gömüldü ve sabahlara kimsesizlikle uyandılar. Bazıları ise uyanamadı… Bir günlük kabul ettiler acılarını, hakkın takdirini bağırlarına basıp hiçbir şey olmamış gibi. Oyunlar oynadılar harabelerin manzarasında. Yağ yağmur yağ! Deprem gecesi yıkadığın acıların izi geçer mi sanıyorsun? Çocukların gözyaşları senden kudretli ki ağlamazlar. Sele kapılmasın kimse diye gülerler acılara. Şimdi minnacık gözleri suların dolduğu yardım çadırlarının aralığında, güneşin doğuşunu izlerler yeni günün umuduyla. Her gelen ya da gelmesi istenen yardımın umuduyla… Ve sen! Sıcak evinde sıcak yemeğini yerken, rahat yatağında sevdiklerinle uyurken vicdanın nasıl sızlamaz deprem çocukları şefkate açken… Görmek istemiyorsun, duymuyorsun söyle der mi kalp ben böyle iyiyim? Bu duygusuz dünyanın duygusuz düzeninde yüreğim; onlar kadar enkaz, kimsesiz, çaresiz… Deprem çocuğu aslında der ki; Açlıktan, evsizlikten değil korkum, sarılırsan kaybettiklerimi hatırlar ağlarım. Yine de sarıl biraz güler gibiyim, gelmez uykum. Bense şimdi evsiz kalmış çocuklar gibiyim.
Adil Güneş
Adil Güneş
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.