Peygamberimiz öyle bir peygamberdi ki; hangi iyilikte gayret etse makamı yükselmeyecek,
Gayretini azaltsa makamı düşmeyecekti.
Allah kendisine öylesine özel bir yere koymuştu ki; Ne daha önce yaratılanlar onun gibiydi, ne de daha sonra yaratılacak olanlar.
Olmayan günahları için Rabbinden af diler,
Hatalarından bağıslanmayı ister, verdiği nimetler için teşekkür ederdi, sabahlara kadar ayakları şişer, secde yeri gözyaşları ile ıslanırdı.
Tövbeleri, duâları neden bukadar uzardı?
Acaba her yönü ile örnek olan peygamberin çağlar ötesinden bize bir mesajı mı vardı?
Bağışlanma isteğimiz, hatalarımızı kabul etmemiz aldanışlarımızı itiraf etmemiz, onun için neden bu kadar önemliydi.
Hataları ile yüzleşmeyen,
çoğalan hatalarıyla yanlışlardan kurtulamayan birinin hem kendi hem de toplumun kalitesini düşürmesinden mi endişe etmişti.
Tevazunun toplumdaki şiddetin ve nefretin tek ilacı olduğunu mu hatırlattı bizlere.
Kaldır elini sonsuzluktan söz etmeyen her şeyi bırak bir kenara.
Hatalarınla, yanlışlarınla yönel semaya.
Kendinden tamamen tövbe etmek ile başla her şeye.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen peygamber bu özel anları ciddiye alırdı.
Sende ciddiye al.