Wimbledon'un ilk zenci şampiyonu Arthur Ashe, kan naklinden kaptığı AIDS'den dolayı ölüm döşeğindeydi. Dünyanın her köşesindeki hayranlarından mektuplar yağmaktaydı. Bunlardan biri şöyle soruyordu; “Böyle kötü bir hastalık için neden Tanrı seni seçti?" Arthur Ashe cevap verdi; "Her yıl dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar. 5 milyon çocuk tenis oynamasını öğrenir. 500 bin sporcu profesyonel tenise geçer. 50 bin sporcu tura katılır. 5 bin sporcu Grand Slam oynar. 50'si Wimbledon oynar. Dördü yarı final ve ikisi finale çıkar. Elimde şampiyonluk kupasını tutarken Tanrı'ya asla "Neden ben?" diye sormadım. Şimdi acı çekerken, ona nasıl “Niye ben” derim?
Yeryüzünde böyle bir yer daha var mıdır bilmiyorum? Müzik marketlerden caddeye yayılan arabesk, protest, jazz, pop, metal, klasik müzik, Türk müziği, klasik Türk müziği, türkü ve sınıflandırılamamış ne kadar şarkı varsa kulağınızı tırmalardı. Parfüm, ter, yemek ve çiçek kokulan arasında keyifle, kederle, aceleyle, dalgınlıkla, pervasızca,
Reklam
O, her zaman kadına toplum içinde gereken önemin verilmesini istemiştir. Batı kadını ile Türk kadını arasındaki farkı kaldırmak en büyük amacıydı. Türk kadını bütün aşağılık duygulardan kurtarılmalıydı. Ömrünün sonuna kadar da bunu savunmuştur.
Sinemanın kısa tarihi
Lumiére Kardeşler ... 1895 ... Cinématographe ( ilk kamera ve film makinesi ) cihazıyla gösteriye başlarlar . Sinemanın ilk doğuşu diyebiliriz . 28 Aralık 1895 yılında , Paris'teki Grand Cafe'de gerçekleşir . 1895 Ekim'inde Jules Carpentier adlı mühendis ile seri üretime geçerler . Aynı dönemde sinemanın kazanç getireceğini fark eden Charles Pathé var . Sinema salonları tasarlamaya başlar . Lumiére Kardeşlerden Cinématographe'yi satın almak ister fakat olumsuz cevap alır . Charles Pathé ise kendi kronofotografisini geliştirir ve 1896'da piyasaya sürer . Aslında Charles Pathé gramofon imalatı yapan ve ihraç eden bir adamdı . Türkiye'deki mümessili ise Sigmund Weinberg'di . Türkiye'de sinemanın öncülüğünü Weinberg yapar ve İstanbul'daki ilk sinema gösterisini Sponeck Birahanesinde gerçekleştirir . Weinberg'den sonra 1898'de Cambon fırtınası başlar . Bu dönemde sinema filmleri kısa , konusuz , eklektik , parça parça ve birbirinden bağımsız , ayrıca ses olmayan filmlerdi . Ve Cambon şu soruyu sordu : Filmlerde ses yoksa alt yazı olamaz mı ? Türk sinemacılığı , bu iki sinemacının rekabeti ile 1900 yılına kadar geldi ....
Sayfa 77 - Andaç
:D
Salon biraz karanlıktı. Bir iki kişi oturuyordu. Tenha saat. Turgut bağırdı: "Burayı canlandırmaya geldik. Elimizdeki ışık, karanlığı delecektir." Genelevin patronuna yaklaştı: "Anneciğim Venüs'ün kollarına atmaya geldik kendimizi." "Burada öyle biri çalışmıyor" Turgut Metin'e döndü: "İşte gerçek bir kerhaneci ile karşılaştık." Kadın: "Orospuçocuğu" dedi. "Anneciğim kızlarına söyle, ellerini çabuk tutsunlar. Türk korsanları geldi." Bir kadın divanda bacaklarını açmış şarkı söylüyor: "Istedim de vermedi..." Turgut konuşuyor: "Grand Mama, söyle bana; burası müstakil bir memleket mi? Hangi kanunlarla idare ediliyorsunuz?" Hıfzıssıhha kanunları ile. "Sen buranın hükümdarı mısın? Evet öylesin tevazu gösterme."
Sayfa 265
Şarlken ve Kanuni Mısır, Suriye ve Hicaz'ın ani fethi sonrası Osmanlı sultanları “Hâdimü'l-Haremeyni's-Şerefeyn” gibi dini unvanları ön plana çıkarip İslam dünyasının liderliğine soyunurken, Şarlken'in şahsındabirçok toprağın birleşmesi, Hıristiyan dünyasını (Universitas Christiana) tek bir hükümdar altında bir araya getirme projeleriniortaya
Reklam
160 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.