Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İlk Türk romanlarından Beyoğlu dışındaki atla gezintilerin Abdülaziz devri sonunda devam ettiğini biliyoruz. Şüphesiz bu devirde Bayezıt'tan iki yana doğru da bu atlı gezintiler vardı. Fakat bu ilk piyasaların asıl revnakını veren saraydan başlayarak yavaş yavaş moda olan araba idi. Yaya halk bu gezintilere gerek Beyoğlu'nda gerek İstanbul tarafında iştirak ediyordu. Bayezıt Camii'nde ramazanları açılan sergiler kibar halkın toplantı yerleriydi. Bayezıt ile Şehzadebaşı arasında akşam gezintisinin asıl mevsimi ramazandı. İkindi ile iftar arasındaki boş zamanda vaaz dinlemeğe gelen şık hanımlar ve beyler yirmi otuz yıl evvel yeniçerilerin kuş uçurtmadıkları bu yolda şüphesiz Çamlıca'dan ve Boğaz mesirelerinden biraz daha çekingen ve ihtiyatlı dolaşıyorlardı. Hakikatte bu piyasalar 1848 ihtilâlinden evvel Kral Louis-Phillippe'in de iştirak ettiği Boulevard Italienne ve Grand Boulevard'daki arabalı gezintilerin bize kadar gelmiş uzak serpintileri idi.
Sayfa 168
...,sonra " Grand Bazaar, Blue Mosque" turları,deri ceket, elma çayı, mavi nazar boncuğu ve Türk lokumu alışverişlerine götürmek işimin en can alıcı noktasıydı.
Reklam
The prisoners’ photos soon arrived in Paris. The Allies were stunned to learn who had slipped through their fingers. The thin man was Enver Pasha, the fat one Bahaeddin Şakir. They were two of the world’s most wanted war criminals. The blood of a million murdered Armenian, Greek, and Jewish civilians was on their hands. Meanwhile, the mastermind of the operation waited patiently in Berlin. He was another Turk, Talaat Pasha, aka the Grand Vizier. As wartime leader of the Ottoman government headed by the Young Turks, allied with Germany during the war, he was the principal architect of the genocides. Before the war, the Young Turks cooperated with the Ottoman Empire’s ethnic Armenians in politics. But by the spring of 1915, Talaat had decided to destroy the Armenians, along with Greek Christians who lived in Anatolia. He also began an attack on the Jews. But he could not have pulled off the murders without the help of Enver, his war minister, and Bahaeddin, his propaganda chief. When the Ottoman Empire collapsed at the end of the First World War, the three fled under threat of execution. In the fall of 1918, their German military allies helped them escape justice and gave them sanctuary.
Sayfa 208 - pdfKitabı okudu
Avrupalılara göre Fâtih Gran Turco, Grand Turc, Great Turk, Uzun Hasan ise Piccolo Turco, Petit Turc, Little Turk idi.
Sinemanın trenle ilk buluşması, çekilen ve halka gösterilen ilk filmle başlar. 29 Aralık 1895 günü Paris'te Capucine Bulvarı üzerindeki Grand Cafe'de, Lumiere Kardeşler tarafından hazırlatılan bu film, ilk kez halka sunulan film olarak sinema tarihindeki yerini alır. Bu filmin adı La Ciotat Garı'na Trenin Gelişi'dir. Filmi seyreden halk, perdede hareket hâlindeki trenin üstlerine geldiğini sanarak çığlıklar içinde mekânı terk etmiştir. Bu tarihten yaklaşık bir yıl sonra İstanbul'a gelir sinema. Batı'dan gelen birçok yeniliğin öncüsü gibi sinema da ülkemize azınlıklar tarafından getirilmiştir. İstanbul'daki ilk gösterim de tıpkı Paris'teki gibi bir mekânda, Galatasaray'daki bir birahanede yapılır. İstanbul'daki ilk film de yine Le Ciotat Garı'na Trenin Gelişi'dir ve bu tarihten sonra Türk insanının sinemayla serüveni başlar.
Sayfa 270 - iletişim
Yasa koyuculuğundan dolayı Süleyman-ı Kanuni/Kanuni Sultan Süleyman olarak ünlenmiş, Divriği Ulucamii minare kitabesinde "Süleyman Şah bin Selim Şah" künyesiyle anılmıştır. Büyük bir divan oluşturan şiirlerinde Muhibbî mahlasını kullanan bu padişahı Batılılar, Magnificent Magnifique-Der Prachtige (Muhteşem) ve Grand Turc (Büyük Türk)
Sayfa 142 - 10- Kanuni Sultan (I.) SüleymanKitabı okudu
Reklam
Rusya Vatandaşlarını Reddediyor
Aralık 1922'de Bolşevik hükümeti yurt dışında yaşayan eski Rus tebaasının artık yeni doğan Sovyet devletinin koruması altında olmadığını ilan etti. Yeni vatanlarından vatandaşlık almayı başaramamış Beyazlar artık resmen vatansızdı. Yaşadıkları ülkenin hükümeti onları yasadışı göçmen kabul edip sınır dışı edebilirdi, başka hükümetlerin de onları kabul etme zorunluluğu yoktu. Artık onlar uluslararası hukukta resmi statüsü olmayan insanlardı. Ancak o sırada Milletler Cemiyeti araya girdi ve dünyanın dört bir köşesindeki Ruslara "Nansen pasaportu" denen belgeleri dağıttı. Bu pasaport­lara Norveçli kaşif ve insan hakları savunucusu, ayrıca Milletler Cemiyeti'nin Mülteciler Yüksek Komiseri Fridtjof Nansen'in adı verilmişti. Bu belge mül­tecilere otomatik olarak sınır dışı edilmelerini önleyen geçici bir statü sağ­lıyordu. Ama İstanbul'daki Rusların fazla vakti kalmamıştı. 1923'te Grande Rue'daki eski Rus elçiliği Sovyet denetimine geçti. Ankara hükümeti Beyaz Rus konuklarına ya ülkeden ayrılmaları ya da Türk vatandaşlığına geçmeleri için baskı yapmaktaydı. Artık Sovyetler Birliği'nden ticaret heyetleri ve diplo­matlar geliyor, eski düşmanlar sokakta yüz yüze geliveriyorlardı. Rus iç savaşı sırasında muharebe meydanının iki yanından birbirini gözetlemiş kişilerin Grand Cercle Muscovite'in dans pistinde karşılaşmaları işten bile değildi.
Sayfa 116 - Kitap YayıneviKitabı okuyor
42 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.