Kişilerarası Bilişsel Terapinin Temel Prensipleri
(KBT) diye adlandırdığım tamamen farklı bir yaklaşım geliştirdim. KBT basit ama çok güçlü üç temel fikre dayanıyor. 1. Yakındığımız ilişki sorunlarını biz kışkırtıyoruz ve biz sürdürüyoruz. Ama, bunu yaptığımızı fark etmiyoruz, kendimizi kurban gibi hissediyoruz ve sorunun hep karşı taraftan kaynaklandığını söylüyoruz. 2. Çatışmalardaki kendi rolümüzü inkâr ediyoruz, çünkü kendimizi incelemek şoke edici ve acı vericidir. Ayrıca yakındığımız sorun bize kendimizi gizliden iyi hissettiriyor. Saman altından su yürütüp ön planda masum gibi görünmek istiyoruz. KBT’nin bu iki prensibi biraz olumsuz gibi görünebilir. Üçüncü prensip oldukça olumludur: 3. Eğer karşı tarafı suçlamaktan vazgeçmeye istekli olup, kendimizi değiştirmeye odaklanırsak, sorunlu ilişkileri dönüştürebilmek için sandığımızdan çok daha fazla gücümüz var. İyileşme sandığınızdan çok çok daha hızlı olabilir. Aslında acı ve güvensizlik dolu yılları anında geri çevirebilirsiniz. Ama böyle bir mucizeyi yaşamak istiyorsanız, çok çalışmaya ve biraz acı çekmeye istekli olmanız gerekir.
128 syf.
·
Not rated
·
Read in 4 days
Giriş:Modern Siyaset Bilimi kurucusu olarak kabul edilen Machiavelli'nin bu kitabında o dönemki İtalyan siyasi bölünmüşlüğe karşı 'birleşin' niteliğinde bir çağrıdır. Özellikle bu çağrı o dönem İtalyan yarımadasında bulunan güçlü karakterlerden olan Borgia ve Sforza'ya yöneliktir. Çünkü bir dönem İtalya hem Fransız hem İspanyol
Prens
PrensNiccolo Machiavelli · Remzi Kitabevi · 201414.7k okunma
Reklam
Nefretten kasılsan bile o zayıflığı göstermezsin sen... Evet, tek başınayken bile nemlenmez gözlerin. Bu mümkün mü? İnsan bu kadar güçlü olabilir mi? Yoksa çok güçsüz, çok kırılgan olduğun için mi öyle görünmek istiyordun? O alaycı umursamazlığın seni koruyan bir tür zırh mıydı?
Hayat çoğu zaman kostümlerimizi giyip kuklalaştığımız bir tiyatro. Kuklayız çünkü her saatimizi toplumsal güdünün istediklerine göre planlıyoruz. Farklı şeyler üzerine düşünmek şöyle dursun yaptığımız şey üzerine bile neden diye düşünemiyoruz. Güdülenmenin getirdiği düşünememe kolaylığının hazzı hapsediyor bizleri. Tiyatrodayız çünkü kendimizi tanımadan, olmak istediğimiz bir tasavvurun içinde yaşamak istiyoruz. Herkesin belirli sıfatları kostümleştirtiği bu tiyatronun kıyafetleri yırtık ve pırtık oysa; güçlü görünmek, güzel görünmek, karizma görünmek, biliyor görünmek. Hep görünmenin telaşesi, hiçbir zaman olmanın gayreti yok.
%4 (10/238)
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 14 days
Uzun İhsan Efendi’nin Düşü
Bir süredir inceleme yazmıyordum. Bunun sosyal, siyasal ve ekonomik sebeplerine girmeden önce inceleme yazmak isteyen fakat eli bir türlü kaleme gitmeyen birini düşledim. Kitap okuma ve inceleme amacıyla bir araya gelen bir toplulukta neden eskisi kadar inceleme yazılmadığını, içerikten görselliğe doğru gidişi ve rüzgârın nereden estiğini anlamaya
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınları · 202048.1k okunma
Güçlü olmak istiyorum güçlü görünmek değil. Mutlu olmak istiyorum, mutlu görünmek değil. İyi olmak istiyorum iyi görünmek değil... Ne çok görüntüyle alâkalı her şey, görünene ait sanki yaşam. Hâlbuki görünmeyenin elinden akıyor zaman. Görünmeyenden alıyoruz tüm varlığımızı, yaratılışımızı. Görünmek adına her şeye bürünüyoruz ve eziyoruz ayaklarımızın ve gururumuzun altında her şeyi. İnsan olmak adına insan olmaktan çıkıp var ediyoruz kendimizi. Güzel dışında hiçbir şeye yaşam hakkı tanımıyoruz. Güzellik de belli bir kesimce kısıtlanmış alana hitap ediyor. Herkesin güzel bulduğu şeyi sahipleniyoruz ruhsuzca. Samimiyet, merhamet ve değer yargılarını değersizleştiriyoruz sahip olmadığımız için. Şöyle düşünüyorum da ben ötekileştirdiğiniz o kişiyim. Kimseyi kendi düşüncelerimin altında ezmeye çalışmadım. Kendi güzelliğimi kimsenin önünde bulmadım; gördüğüm her şey daha güzeldi benim için. Daha güçlü hissetmek için kimseyi de ezmedim. Ego savaşım bir başkasının yıkımı olmadı. Çocukluğumdaki gibi kalmayı istedim hep. Öylesine olduğum gibi, içimden geldiğince, çaba sarf etmemiş çocuk kalbimle. Neden iyi şeyler terkediliyor hep, neden olduğuna sahip çıkmadan olacağının peşine düşüyor insan. Kavgam bitmedi, bitmeyecek hatta kendimle bile. Evrildiğim her şeye, herkese karşı çocuk yanım savaşta olacak. Ne zaman kendimden gitsem yine kendime doğru kosacağım. Çocuk adımlarımla, çocuk şarkılarımla, çocukken sevdiklerimle. Şimdi nasılım bir yanım hâlâ o günlerimden kalma, bir yanım büyüyor bir yanım eksik ve o çocuktan eksilmiş...🦉✍🏻
Reklam
“Güçlü görünmek, güçlü olabilmekten çok daha ağır.”
Julia, dudakları nefis bir sırıtışla büküldü. "Verdiğim sözleri oldukça ciddiye alırım," dedi Clay, parmaklarının arasındaki külotu çevirip, onun ayaklarındaki tutuşunu sıkılaştırırken. İç çamaşırını sabit tuttu ve Julia'nın ağzının açılıp kalmasını, gözlerinin huşuyla kapanmasını izleyerek, onun lezzetli, kayganlığı boyunca
Sayfa 88
Hayat çoğu zaman kostümlerimizi giyip kuklalaştığımız bir tiyatro. Kuklayız çünkü her saatimizi toplumsal güdünün istediklerine göre planlıyoruz. Farklı şeyler üzerine düşünmek şöyle dursun yaptığımız şey üzerine bile neden diye düşünemiyoruz. Güdülenmenin getirdiği düşünememe kolaylığının hazzı hapsediyor bizleri. Tiyatrodayız çünkü kendimizi tanımadan, olmak istediğimiz bir tasavvurun içinde yaşamak istiyoruz. Herkesin belirli sıfatları kostümleştirtiği bu tiyatronun kıyafetleri yırtık ve pırtık oysa; güçlü görünmek, güzel görünmek, karizma görünmek, biliyor görünmek. Hep görünmenin telaşesi, hiçbir zaman olmanın gayreti yok.
Hasan Gök
Hasan Gök
Uyusun da büyüsün nenni
Bağırmak içimdekileri haykırmak istiyorum. Herkesin sağır olduğu bir dünyada sesimi duyurmak istiyorum. İçimdeki o kız çocuğunun kalbi kırılıyor onunla oturup dertleşmek, reçetesine psikiyatri ilaçları yerine saatlerce ona sarılın saçlarını okşayın yazmak istiyorum. Yaşamak istiyorum. Yaşamadığım için ölmek istiyorum. Kazanmak istiyorum ama savaşmak istemiyorum. Çok şey istiyorum gibi gözüküyor ama sadece sevgi ve saygı istiyorum. Her şeyi tek başıma taşımak istemiyorum. Ne isteyip istemediğimle ilgilenen kimse olmasa da o cam şişeyi okyanusa atmak istiyorum. Huzurlu bir dünya istiyor ama kendi içimdeki savaşı bile durduramıyorum. Tüm sesler kesilsin kalbimin çıtırtıları duyulsun hepsi pişman olsun istiyorum. Ama bir yandan güçlü görünmek istiyorum. Uyumaya ihtiyacım var ama böceklerden korkuyorum. Uyumaya ihtiyacım var ama uyanık kalmamı gerektiren sorumluluklarım var. Uyutuluyorum. Ninnilerle uğurlanıyorum. Aniden değil zaman içerisinde kapatıyorlar gözlerimi. Uyumak istemiyorum. Kesinlikle uyumak istiyorum. Hiç uyanmadım ben dünyayı keşfetmek istiyorum. İzin vermiyorlar uyumazsam iyi bir kız olamam. Uyuyup büyümem lazım. Annem ve babamın prensesi olamam uyumazsam. Kimse sevmez yaramaz çocukları. Gözlerim kapanıyor. Sessizliğe gömülüyor ve uyuyorum. Maalesef uyuyorum. Sonunda uyuyorum.
Reklam
Onlar güçlü, gururlu ve dik görünmek için kafalarını devekuşu gibi sessizliğe gömdüklerinde, bizim gördüğümüz şey gökyüzüne doğru dikilmiş bulaşık kıçlarıdır.
Bazen "bir başkası" olmak sosyal tabakada yer değiştirmekle de başarılabilir. Daha güçlü ya da daha zengin görünmek bir korku ve güç unsuru olarak işe yarayabilir. Schweigger, İstanbul'a doğru yola çıktığında Orta Avrupa'da gördüğü bir grup Türk'ün kıyafetlerinin güç gösterisi amacı taşıdığına inanır. "Bunlar hepsi omuzlarına vaşak, leopar ve başka yırtıcı hayvanların kürklerini atmışlardı" der. "Amaç, hem refah içinde olduklarını göstermek, hem de gerekirse bir darbeye karşı korunmak, ayrıca düşmanlarını ve onların atlarını bu kürklerle ürkütmektir. Macar yamaklar da bu çeşit giysilerle dolaşmaktadırlar, sadece başlıkları farklıdır."
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.