124 syf.
·
Not rated
·
Read in 1 hours
1970 yılında usta yazar Yaşar Kemal'in, içerisinde tarihi izler barındıran ve adını Ağrıdağı Efsanesi koyduğu, Ahmet ile Gülbahar'ın masum ve pak aşkının anlatıldığı eser, insan psikolojisinin en derinlerine inmeye muvaffak olmuş, üslubundaki şiirsellik ile beraber Türk halkının kültürüyle bezenmiş, Ağrıdağı halkının bellerinden çıkardığı kavallarıyla dağların, ovaların ve vadilerin öfkelerini melodiye döktüğü bir hikâye... Yaşar Kemal'in, çocukluğundan erişkinliğine değin büyüklerinden işittiği aşıklar ve çeşitli efsanelerin yanı sıra romanın geçtiği bölgenin yakınlarında dünyaya gözlerini açmış olması, bu bölgenin mitlerine derin bir hayranlık duymasına ve kaleminin bu hayranlık gölgesinde şekillenmesine neden olmuştur. Yazarımızın, geleneksel destanların üslubunu koruyarak kaleme aldığı ve konusu itibarıyla orijinal bir niteliğe haiz olan eseri, geleneklerine sıkı sıkıya bağlı Ahmet'in bu bağlılığına karşılık töre ve yasaklara uymayı reddeden bir ağa'nın yolsuzluğuna, hırçınlığına ve kör inadına karşı gönlündeki aşk ve inançlarına olan bağlılıktan kudret alarak başkaldırmasını anlatır iken, biz okurlara da adeta duygu seli yaşatacak...
Ağrıdağı Efsanesi
Ağrıdağı Efsanesi · Yapı Kredi Yayınları · 202227.9k okunma
"Ne istersem verir misin?" dedi. "Veririm," dedi Gülbahar. "Saçından birkaç tel isterim," dedi Memo. "Çek kılıcını kes Memo," dedi. "Gülbahar sana kurban." Memo kılıcını çekti, beliğin ucundan bir parçayı kesti, aldı, yüreğinin üstüne koydu.
Reklam
Gülbahar Ahmedi çok eskiden tanır gibiydi. Sanki birlikte doğmuşlar, birlikte büyümüşlerdi. Öylesine aşinalık duyuyordu ona.. Belki düğünlerde derneklerde, yaylada avda... Belki belki, kim bilir. Düşlerinde görmüştü belki de... Öylesine bildik, öylesine yakın.
“Ne İstersem verir misin?” Dedi. “Veririm” dedi Gülbahar, “Saçlarından birkaç tel isterim” dedi Memo.
Ağrı Dağı Efsanesi
Ağrı Dağı Efsanesi
Gülbahar Hatun vakt ü zamanında Trabzon valisi, şehzadesi Selim'ini ziyarete gelirken gemisi Karadeniz'in meşhur kestanekarası fırtınasına yakalanmış, kaptan, sultan bahası yolcusuyla daha fazla yol alamayacağını anlayınca Fol limanına sığınmıştı.Bir sultan hanımı ağırlayıncaya kadar halkı balıkçılıkla geçinen küçük, bilinmeyen bir beldeymiş Fol. Ama Gülbahar Sultan bu kurtuluştan sonra rlini buradan çekmemiş,bir gönül karşılığı, bir adak borcu olarak arazinin büyük kısmını vakfa çevirmişti. "Vakfıkebir " adı buradan kalmaydı: "Büyük Vakıf." Limanının bir sultan canı kurtatan emniyeti ise Fol'a zaten bidayetten beri bir sıfat katmıştı: "Büyükliman."
124 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
"Binbir gece masalları"nı andıran, Şehrazat ile kıyasıya yarışan, "bir Yaşar Kemal klasiği", Ağrıdağı Efsanesi... Hiç lafı dolandırmaya gerek yok. Yüce bir dağın eteğinde asırlarca söylenecek, türkü tadında bir halk efsanesi ancak bu kadar naif, bu kadar cesur, bu kadar asi anlatılabilirdi. Tahminen 18. y.y. Osmanlı'sında, Doğu Anadolu'da yaşanmış ya da yaşandığı varsayılan bir aşk hikayesi bu aslında. Bir Osmanlı paşası olan Mahmut Han'ın kızı Gülbahar ile Dağlı Ahmet arasında geçen bir aşk hikâyesi... Lâkin bir aşk hikayesi olmanın ötesinde bir sınıf mücadelesinin, bir "var olma" temsilinin de hikâyesi aynı zamanda... Keyifli okumalar...
Ağrıdağı Efsanesi
Ağrıdağı Efsanesi · Yapı Kredi Yayınları · 202227.9k okunma
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.