Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gülben

"Ardından gözyaşı dökebileceğim biri o. Kimsesi yok. Tüm insanlardan nefret ediyor. Bize katlanıyor çünkü onun arzusunun gerçekleşmesinin yolu biziz. O ise yalnız... yapayalnız."
Reklam
Arrellano, "Bilemiyorum, muhtemelen muhteşem ve yalnız bir can, bilemiyorum," diyordu çaresizce. Ramos, "O bir insan değil," şeklinde konuşuyordu. May Sethby, "Ruhu körelmiş onun," fikrindeydi. "İçini yakmışlar, yumuşaklığı, neşeyi çekip almışlar ondan. Ölülere benziyor ama insanı korkutacak kadar da canlı."
Köşesinde oturup rakibini izlerken, kendi bilgeliğiyle Sandel'in gençliğinin toplamının dünya ağırsıklet boks şampiyonu olabileceği gibi bir düşünce geldi aklına. Sandel bilgelikten yoksundu ve bunu elde etmesinin tek yolu, onu Gençliği pahasına satın almaktı; kendisiyse bilgeydi ama onu edinmek için Gençliğini harcamıştı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Hiçlik, tohumlarını nereye gittiğine bakmadan saçar durur. Bir insanın hatırasına karşı tutumunu seçerken, onun sonsuzluğa kalmayı hak edip etmediğini umursamaz."
Yurdun ikinci katına çıkıp, kendi odasına girip oturduğunda, rüzgâr halen uğulduyordu. Sanşiro böyle bir rüzgârın sesini her duyuşunda, aklına "kader" denen kelime gelirdi. Rüzgârın gürültüsü şiddetlendikçe, içinden bir yerlere saklanmak gelirdi. Kendini asla güçlü bir erkek olarak düşünmemişti. Şöyle bir düşününce, Tokyo'ya geldiği günden beri kendi kaderi, genellikle Yojiro hesabına çalışmıştı. Üstelik birkaç istisna dışında, ağırbaşlı bir şakacı gibi çalışmıştı. Yojiro sevimli yaramazlardandı. Herhalde bundan sonra da Sanşiro'nun kaderi, o sevimli yaramazın elinde olacaktı. Rüzgâr ara vermeden esti. Bu fırtına, kesinlikle Yojiro'dan bile beterdi.
Sayfa 205Kitabı okudu
Reklam
Kendini, kirli bir yeri güzel gösteren bir fotoğraf çekmiş de, o fotoğrafa bakarmış gibi hissediyordu. Fotoğraf, fotoğraf olarak her şeyi dürüstçe gösterir ve fotoğrafı çekilen yerin kirli olduğunda da herkes hemfikirdir. Ama her ne hikmetse, tıpatıp benzeşmesi beklenen fotoğraf ve gerçek, birbiriyle asla tam olarak örtüşmez.
Sayfa 173Kitabı okudu
Erişteciden çıkarken Sanşiro, insanların itibarının yazıyla yükselip yine yazıyla düştüğünü düşündü ve eli kalem tutan kişilerin üstlendiği sorumluluk onu ürküttü.
Sayfa 164Kitabı okudu
"Böyle bir göğün altında, insanın kalbi ağırlaşsa da ruhu hafifliyor."
Sayfa 119Kitabı okudu
Merakı baskın, araştırmayı seven insanlar, her varlığa inceleme niyetiyle bakarlardı; bu yüzden sevgileri sığ olurdu. Varlıklara insanca baktığınızca, her şey "sevilen" ve "sevilmeyen" diye ikiye ayrılırdı ve içinizde biraz bile inceleme isteği uyanmazdı. Yoşiko, "Benim ağabeyim bir bilim adamıdır, o yüzden beni asla incelememeli. Beni ne kadar incelerse, bana göstereceği sevgi o kadar azalır; kız kardeşine karşı soğuk davranmaya başlar. Her şeye rağmen, araştırmayı öylesine seven ağabeyim bana çok sevecen davranıyor; demek ki benim ağabeyim, Japonya'daki en iyi insan olmalı," diye sözü bağladı.
Sayfa 109Kitabı okudu
Ders çalışmaktan çok kütüphanede zaman geçirmeye yatkındı, bu yüzden aldığı kitapların çoğunu okumuyordu. Onun yerine, önemli bir sahneyle karşılaştığı zaman onu defalarca kafasında canlandırıp eğlenirdi. Böyle yapınca hayatı daha derinlemesine yaşadığını hissederdi.
Reklam
Dünyayı iyi bilmiyor, bu yüzden işi rast gitmiyor. Hoca, benim için taş fener dedi, ama ne yazık ki kendisi yüce bir karanlıktan ibaret.
"Baksana, Fuji Dağı'nı tercüme etmeyi denediğin oldu mu?" diye, beklenmedik bir soru geldi. "Serbest tercüme yapmayı denediğinde, nedense hep insansı şeyler çıkıveriyor. 'Yüce Dağ' gibi, 'Ulu Dağ' gibi, 'Haşmetli Dağ' gibi..." "Tercüme derken..." Sanşiro, tercüme sözüyle neyin kastedildiğini anlamıştı. "Hep insan karakterine dair kelimeler çıkıyor. İnsan karakterine dair kelimelerle tasvir edemeyeceğin şeye, doğa insan ruhunu etkileyecek bir biçim vermemiştir."
Gerçek ve insan karşılaşıp birleştiklerinde, her şeyin izahı doğacaktır; o zaman ders yapmış olmak için ders verilmez, yol göstermek için ders verilir. Felsefe dersleri, işte bu noktadan yola çıkarak dinlenmelidir. "Gerçek"ten eften püften bir şeymiş gibi bahsedenler, ölü mürekkeple ölü kağıda boş laflar yazmaktan başka şey yapamazlar. Bunun hiçbir anlamı yoktur.
Dünya ileri geri çalkalanıp duruyordu. Kendisi o çalkantıyı seyrediyordu. Ama çalkantıya katlmak elinden gelmezdi. Kendi dünyası ile gerçek dünya, birer kenarlarıyla yan yana gelmiş olsalar da, halen kesişmemişlerdi. Gerçek dünya, ileri geri çalkalanarak ve Sanşiro'yu geride brakarak geçip gidiyordu. Sanşiro çok huzursuz olmuştu.
Eğer bu vahşi faaliyet, gerçek dünya denen şeyin ta kendisiyse, demek ki kendisinin bugüne kadarki yaşantısı gerçek dünyayla tamamen alakasızdı. Adeta bir mağarada, uykuda yaşamıştı. O halde bugünden sonra uyumayı brakıp bu faaliyete katılabilecek mi diye sorarsanız, bu onun için pek de kolay olmayacaktı.
1.064 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.