Kısacık bir hikaye bu kadar duygu barındırabilir mi içinde? Kitabı okurken yer yer sinirlendim, yer yer güldüm, yer yer üzüldüm. Kapattığımda ise bir okur olarak her açıdan doyuma ulaştım. Çünkü Tuğba hanımın muazzam bir anlatımı ve çok etkileyici bir üslubu var. Yani ben "kaliteli bir okuma" yaptım diyebilirim.
Aslında kayıp bir kedinin hikayesini okuyoruz kitapta. Genç kadın bir gün eve geldiğinde kedisini bulamıyor ve "Kaybedenleri Bulma Ofisi'nden" yardım istiyor. Ama ne ofis, kayıp çorap tekinden tutun da doğumda kaybolan çocuğunuza kadar herşeyi ve herkesi buluyorlar. Peki Hector bulunabilecek mi?
Bence ana hikaye bu gibi görünse de kitaptaki güncel eleştiriler, modern iş dünyasının ele alınış şekli ve en önemlisi yalnızlık çok vurucu bir şekilde anlatılmış. Mizahi bir dille ifade edilen iş hayatı ve iş arkadaşlıkları hepimize bir yerlerden tanıdık geliyor. Ama yalnızlık kısmında çok üzüldüm. İçine düşülen durum o kadar büyük bir çaresizlik ki.
Şunu da eklemeliyim ki karakterin pasaklılığı beni benden aldı Tuğba hanım. Yani pis bir ortam bu kadar iyi anlatılabilirdi. Şu an resmen o evin kokusu burnuma geliyor.
Keyifli okumalar dilerim...