Arturo Bandini "tanrım ben artık ateistim bundan dolayı beni affet" diyor romanın bir kaç yerinde. O kadar çok güldüm ki tanrı ile Bandini'nin aralarındaki ilişkiye. Çünkü Bandini bu, kendi çıkarları için herşeyden vazgeçebilir. Annesinin son kuruşunu kendisine meze yapar, çevresindekilere kadın olsun erkek olsun hakaret etmekten ya da onları incitmekten zevk duyar, hatta savaş mı varmış, varsın olsun, yeterki ben büyük bir yazar olayım düşüncesinden hiç ayrılamaz.
.
.
Evet Bandini pek sevilesi bir roman karakteri değil. Ama içindeki merhamet kırıntılarından mı bilinmez yine de sevdim kendisini. Bütün herşeyi bir kenara bırakırsak en çok da Camilla isimli garson kızı sevmesini sevdim. Hem iğriti oldum hem sevdim.
Herşeye rağmen sevmenin güzelliğini gördüm ve hatta bir yerden sonra "bu kadarı da fazla" demeye bile başladım.
.
.
Evet Fante yeraltı edebiyatının özelliklerini yansıtıyor romanında ama o kadar hafif geçiyor ki tüm kötülükleri, yeraltı edebiyatından pek hoşlanmayan ben bile bu kitabı sevdim. Aşırı küfürlü ve argo konuşmaların olmaması ve iğrençliklerin ayrıntılarıyla betimlenmemiş olması daha masum hale getirmiş kurguyu. Masum dediysem de öyle bildiğiniz gibi masum değil!
.
.
Ekonomik sıkıntılara rağmen lüzumsuz harcamaların terkedilmemesi, arzuların peşininin bir türlü bırakılaması ya da bencillik ve karşılık beklemeden sevmek gibi konuları çok çok güzel işlenmişti.
.
.
Başta, kurgu bildiğimiz kurgu diye düşünsem de her bölümde beni şaşırtmayı başardı kitap. Tam bitti derken yeniden can bulan ya da önce eşeğini kaybettirip sonra bulduran kurgulardan. Sevdim.