...Eskiden, karşımda sen vardın; sana geceleyin dinlediğim radyo yayınlarından bahsederdim, sen de bana rüyalarını anlatırdın. Güle bakıyorum, hayat bana daha kolay görünüyor. Solduğu zaman ne yapacağım???
Ama babamın
Şu pencerede kalan
Bakışlarını
Alamadım bir türlü
Çakılmış köşesine
Alınmıyor alınmıyor
Babamın bakışları
Kırılmıyor da
Yerlere de düşmüyor
Orada
Duruyor hava gibi
Taşınmıyor anne
Babamın bakışları
Taşınmıyor
Desinler boşuboşuna
Güle güle
Uyuyor olmalısın
Uyan da güneş değsin gözlerine
Ah sevdiğim kim bilir hangi rüyalardasın Oysa gözlerin yaşamak kadar güzel
Sesin bir hançer gibi yüreğimde
Rüzgâr kokunu getirmiş bin güle bedel
Bir sabah güneşi vurmuş odana diyorum
Ulaşmak istiyor gözlerine...
İnsanoğlu yaşarmış, bir vakit büyürmüş. Sonra aşık olurmuş Aziz,
Aşık olduktan sonra bir kere daha doğarmış. Çocuk misali güle oynaya geçermiş zamanı. Lakin, insan bir kere ölürmüş Azizim.. İşte o vakit anlarmış insan nefes alırken ölümün nasıl bir tadının olduğunu. Ne bir dünya telaşı içerisine girer ne de bir ölümcül hastalık gırtalığına sarılmışken elleri titrermiş. İnsan iki kere doğabilir Azizim lakin bir kere ölürmüş...
Çok güle konar ama bulduğu güllede yaşlanmayı seçer.Kadıni ise kin tutar 40 yılda geçse intikamını alır.Vicdanlıdırlar, mücadeleci, güçlü, yılmaz, hırslı kişilerdir. Pes ettigini düşündüğünüz anda küllerinden yeniden doğabilir. Güvenilir,kaliteli insanlardır. Şeytan tüyü de denilebilecek farklı bir gizem saklıdır.
“Çok geçmedi, bahar yeşil kılıcını çekip her yanı fethetti. Laleler açtı, sümbül güle karıştı, tabiatın kanı kaynamaya başladı. Kenan‟la Semiramis artık çalışmayı bitirince Haliç‟te sandalla gezintiye çıkıyor, ta Kâğıthane'ye kadar gidip geliyorlardı. Kürekleri kâh Kenan çekiyor kâh Semiramis. „Gözlerini gözlerimden ayırma hiç ne olur‟ kaidesine uyarak birbirleri içinde kayboluyor; hislerini düşüncelerini şarkılarla ifade ediyor, Haliç kıyıları bu genç âşıkların âvâzesi ile kimbilir tarihte kaçıncı kez mest oluyordu”