‘’Hayat nasıl gidiyordu? Hangi hayat kapalı kapının arkasındaki mi? Bu an durduğumuz yerdeki mi? Hangi zamandaki hayat nereye gidiyordu? Hayatlar gider miydi? Hayır, hayatlar bitince giderdi başka bir yere. Olağanca durağanlığın içinde zamana inat şu an hayattaydık işte ve şu an saat 01.30 du ve biz bir buçuklu saat diliminin içinde sadece bir buçukuncu zamanın iki olmasına doğru ilerliyorduk. Giden bir şey olduysa da onun adı Müzeyyen’di.’’