Gülin Dinç

Gülin Dinç
@gulinkaa
456 syf.
·
Puan vermedi
·
16 günde okudu
İnsanın Ev’i neresidir? Dört duvar olarak yaşadığımız yerler Ev’i midir insanın? En çok nerede evimizde hissederiz kendimizi? Evinde olupta evinde hissetmeyenler peki onlara hangi soruyu soracağız. İşte Nermin Yıldırım’ın Ev romanı da; kendini evinde hissedemeyenlerin, evlerinden koparılanların ya da kaçmak zorunda kalanların, hiçbir yere sığınamayanların, hayata tutunmaya çalışanların romanı. Kahramanımız Seher, dağılmış bir ailenin dedesi tarafından büyütülen çocuğu. Dedesi öldükten sonra da amcaları ve halası tarafından iki yılda bir ev değiştirilerek büyütülmüş. Pek çok evi olmasına rağmen ait olduğu hiçbir ev hiçbir fotoğraf karesi olmamış. Üniversiteye kadar. Üniversitede tanıştığı arkadaşı Kader, onca eve rağmen onun tek evi olmuş. Onu da kaybedene kadar. Vefatından seneler sonra birlikte planladıkları Hristiyanların hac yolu olan Camino de Santiago Yolu’nu yürümeye karar verir. Ogo isimli bir arkadaşıyla birlikte yürürler her ne kadar yalnız yürümek istese de. İyi ki de yalnız yürümemiş. Yol boyunca hem yolda yaşadıklarına hem de geri dönüşlerle Seher’in psikoloğuyla görüşmelerine tanık oluyoruz. Seher’in amacı yolu bitirmek değil kendisi için planladığı sona ulaşmaktır. Planını uygulayabilecek mi yoksa planını değiştirmesini sağlayan kişiler mi olacak?
Ev
EvNermin Yıldırım · Hep Kitap · 20203,560 okunma
Reklam
235 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Benim baya beklettiğim bir kitaptı. Hediye gelmeseydi bu süreçlerde okur muydum bilmiyorum. İyi ki okumuşum ama. Pal Sokağı Çocukları buradaydı demişler. Keşke Pal Sokağı Çocukları buralarda olsaydı günümüzde de. Arsaları uğruna savaşan (çocuklar için betonların arasında arsa bulmak nimettir) çocukların merhameti, adaleti, insanlığı ve ne olursa olsun sadakati herkese örnek olmalı. Özellikle bu yozlaşmış dünyada.
Pal Sokağı Çocukları
Pal Sokağı ÇocuklarıFerenc Molnar · Yapı Kredi Yayınları · 201925,2bin okunma
216 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Sonbahar - Ali Smith Heyecanla takip ettiğim kitap sayfaları bir kitabı övüyorsa elimde değil kapılıp gidiyorum rüzgarlarına. Yalan yok Mevsimler Dörtlemesi’nin kapakları çekti ilk dikkatimi. Sonra yapılan yorumlar, eleştiriler… Kaçarı yok okuyacaktım artık. Sevdim mi? Sevdim. Zorlandım mı okurken? Evet. O metaforları, ne okuyorum ben derken bir anda düşündürmesi, kara mizahıyla beni içine çekmesi uzun sürmedi. Tuhaf bir roman Sonbahar. İlk Brexit romanı olarak geçiyor roman çünkü 2016’da Birleşik Krallık referandumla AB’den ayrılmaya karar verdiğinde yazılıp yayımlanıyor. Haliyle toplumsal etkilerini, bürokrasi eleştirilerini, dünyanın geldiği noktayı, göçmen krizlerini, ufak olarak Irak savaşına değinilmesini görüyoruz ve bununla birlikte genç Elisabeth ile 100 yaşındaki Daniel’in dostluğuna da ortak oluyoruz. Ah o yürüyüş esnasında ettikleri sohbetler… Kitabın düz bir anlatımı yok. Geçmiş ve şimdi arasında gidip geliyor. Ara ara kafalar karışsa da sayfalar ilerledikçe açılıyor ve bir şeyler yerine oturmaya başlıyor. Seri olmasını da düşünürsek ilk kitabın bu şekilde olmasının abes kaçmayacağını düşünüyorum. Özetle okuyabilirsiniz fakat sevmeyebilirsiniz. Çünkü ilerlemesi ve bağlantı kurması zor bir başlangıç kitabı. Ben ikinci seri kitabı Kış ile daha da anlam kazanacağını düşünüyorum. Okuyanlar ne dersiniz? Öyle mi gerçekten?
Sonbahar
SonbaharAli Smith · Kafka Kitap Yayınları · 2020193 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
408 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Spor salonunda çantaları karışan iki kadının hikayesi. Kadınlardan biri göz kamaştırıcı hayatının kocasının bir telefonuyla bittiğini öğrenen Nisha. Diğeri ise Nisha’nın çantasını yanlışlıkla alan ve hayatı o günlerde hiç de yolunda gitmeyen Samantha. Birbirlerinin tam zıddı olan bu iki kadının ortak noktaları var olan ya da var olduğunu sandıkları mevcut durumları korumak adına kendi içlerinde ve etraflarındaki birtakım insanlarla verdikleri savaş. Bir de düştükleri yerden ayağa kalkma gücünün kendilerinde olduğunun farkına varamamaları. Birlik olmanın, istediğimiz anda her şeyi değiştirebileceğimizin anlatıldığı sıcak, samimi, ve ikinci şanslara inanmamız gerektiğine dair tatlı bir hikaye. Ve yeniden başlamak isteyenlere.. Uzun zamandır Jojo Moyes okumamıştım. Baya iyi geldi. Önceki kitaplarını okuyanlar bilir dizi izliyormuş gibi çevirirsiniz sayfaları. Bu kitapta aynı hiç şüpheniz olmasın Alınıp okunsun. #jojomoyes #başkasınınayakkabısı
Başkasının Ayakkabısı
Başkasının AyakkabısıJojo Moyes · Dex Kitap · 202389 okunma
104 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Yıl 1518, Fransa Halk yokluk ve sefalet içinde. Bebeğini yememek için nehre atan bir annenin aniden dans etmeye başlaması kurgusuyla başlıyor kitap ve bu inanılmaz bir dans salgınına dönüşüyor. Bebekle olan kısmı kurgu olabilir fakat dans salgını kısmı tamamen yaşanmış bir olay. Yanlış duymadınız bir dans salgını yaşanmış. 1518 yılında insanlar anlaşılamayan bir şekilde dans etmeye başlamışlar. Aylarca sürmüş bu salgın. Sabah akşam demeden dans ediyorlar hatta kendilerini durduramadıkları için ölümle sonuçlananlar bile olmuş.Neden olduğunu bir şekilde bulamamışlar ve günümüz bilim insanları arasında da bir fikir birliği yok. İlginç değil mi? Bu salgınla ilgili birçok teori var. Teorilerden birine göre; nemli çavdar saplarında oluşan bir küfün ekmeğe karışması sonucu uyuşturucu etkisi yaratması. Diğer bir teori ise, hurafeye dayandırılan inançlardan kaynaklı stres ve kaygının kitlesel bir depresyona yol açması. Stres kaynaklı bir psikoz ve histeri olduğu yönünde görüşler de mevcut. Bu teori, özellikle tarihçi John Waller tarafından savunuldu.1518’de Strazburg’da meydana gelen salgını inceleyen Waller’e göre, böyle bir psikozun etkisi ile şehir sakinleri transa girmiş ve bilinçsiz bir şekilde dans etmişlerdir. Waller, halkın özellikle St. Vitus isimli, dansçıların koruyucusu olan bir azize inandığını ve bu inancın bu hezeyanda önemli rol oynadığı kanaatinde. #dansadavet #jeanteule
Dansa Davet
Dansa DavetJean Teule · Sel Yayıncılık · 20204,800 okunma
Reklam
Reklam
32 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.