Pelin Güloğlu Mağal

Zaten bütün yaratıklar görselerdi, duysalardı savaşı bütün yaratıklar duyabilselerdi savaş çığlıklarını bu dünyada savaş olamazdı. Savaşın iğrençliği bilinmeyen bir şeydir de.. savaşın kötülüğü saklanan bir şeydir de, yaratıklar onun için kabul edebiliyorlar savaşı.
Reklam
Umutsuzluk tutsaklığın gıdasıdır. Umutsuzluk köleliğin anasıdır. Umutsuzluk yüreğin yıkımıdır.
Radyolar, gazeteler, televizyonlar sinemalar işi gittikçe azıtıyorlar gün yirmi dört saat “ Özgürlük, eşitlik, kardeşlik için” diye durmadan bağırıyorlardı. Bu dünyada her şey karıncaların özgürlüğü içindi. Onlar eşit, bağımsız karıncalardı. Ve karıncaların karınları tok, sırtları pekti. Ve karıncalar sırtlarının pek, karınlarının tok olduğunu televizyonlar, radyolar, gazeteler, sinemalar söyledikleri için inanıyorlardı. Fıkara karıncalar mutlu olduklarına da inanıyorlardı. Bu icatlar büyülemişti onları.. Bir gün savaş iyidir, diyorlardı televizyonlar, tekmil karıncalar savaşın iyiliğine inanıp, her karınca kendini savaş tanrısı sanıyordu. Ertesi gün sultanın aklına esiyor, savaş kötüdür diyorlardı televizyonlar, radyolar, ötekiler, karıncalar bir anda savaş düşmanı kesiliyorlardı, bulsalar savaş tanrısını kıtır kıtır kesecekler.

Reader Follow Recommendations

See All
Ölüm umutsuzluktur, oysa en kötü yaşamda bile her gün umut güneş çiçeği gibi açar.
Reklam
.. Özgür olan aslında özgür değildir, hiçbir şey yapmayan da günahsız değildir. Yalnızca hizmet eden özgürdür, iradesini başkalarına veren, gücünü bir iş için harcayan ve sorgulamadan işini yapan kişi özgürdür. Eylemin sadece ortası bizim elimizdedir - eylemin başı ve sonu, nedenleri ve sonuçları tanrıların iradesindedir. Beni irademden özgür bırak - çünkü bir şey istemek deliliktir, hizmet etmek bilgeliktir.-
… Barışı bulmak için dünyamızın üzerinde uçup durmuş, fakat ne tarafa doğru uçtuysa sadece bu yıldırımları ve insanların şimşeklerini görmüş, dünyanın her yerinde savaş varmış. Bir zamanlar sular altında kaldığı gibi kan ve ateş denizi altında kalmış yeryüzü, tufan geri gelmiş; güvercin dinleneceği bir yer bulmak için tüm ülkelerin üzerinden, içinden uçmuş, sonra Nuh’a geri dönmek, ona zeytin yaprağını götürüp müjdeyi vermek istemiş. Fakat o günlerde zeytin yaprağını da hiçbir yerde bulamamış; felaket tufanı gittikçe daha da yükselmiş ve insanlığın üzerine çökmüş gitgide daha da yayılmış yangın. Ne yazık ki bugün bile hala dinlenecek bir yer bulamadı güvercin, insanlık da barışı bulamadı hala; fakat güvercin aradığını bulamadan evine dönemez, bulamayınca da sonsuza kadar dinlenemez.
Hayat soğuk kayıtsız, herkesin maskelerini çeker alır zamanla, maskeleri de hani çoktur herkesin. Fakat bazıları hep aynı maskeyi kullanırlar, ister istemez kirlenir yıpranır bu maske. Tutumlu kimselerdir bunlar. Bir kısmı evlatlarına saklarlar maskelerini; bir kısmı da vardır ki boyuna maske değiştirirler ama yaşlandıklarında görürler ki bir sonuncu maske kalmış ellerinde ve bu da pek çabuk eskir, o zaman maskenin gerisinden gerçek yüzleri çıkar ortaya.
Hayat bana tek ve değişmez bir mevsim oldu hep. Bu hayat bir soğuk bölgede ve sonsuz bir karanlıkta geçti adeta, öyle ki bağrımda hep aynı alev vardı ve o beni bir mum gibi eritti.
Reklam
Bildiğimiz suyla yıkasa solardı yüzü ve uzun zarif parmakları bildiğimiz bir gündüzsefasını koparsa, pörsümüş bir gül gibi solardı parmakları.
Aslolan gözle görülmez. İnsan ancak yüreğiyle baktığında görür.
Büyükler sayılara bayılır. Örneğin yeni bir arkadaş edinip büyüklere ondan bahsettiniz; size asla en önemli soruları sormazlar. “Sesinin tonu nasıl? Hangi oyunları sever? Kelebek koleksiyonu var mı?” gibi sorular yerine “Kaç yaşında? Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor? gibi sorularla onu tanıyabileceklerini zannederler.
… Tek bildiğim, Tanrı’nın beni sıcak kandan ve sinirlerden yarattığı. Evet! Bir organik doku eğer canlıysa her türlü uyarıya karşı tepki vermelidir. Benim yaptığım da işte budur! Acıya karşı bağırarak gözyaşlarımla cevap veririm. Yapılan alçaklıklara öfkeyle, iğrençliklere ise tiksinti duyarak tepki gösteririm. Bana göre, bu hayatın ta kendisidir. Bir canlı ne kadar basitse o kadar az duyarlıdır ve uyarılara karşı daha zayıf karşılık verir. Ne kadar gelişmişse, gerçekliğe karşı daha fazla duyarlıdır ve daha enerjik bir biçimde tepki verir.
Marcus Aurelius “Acı, acı hakkındaki canlı düşüncedir. Bu düşünceyi değiştirmek için irade gücü göster, onu silkip at, şikayet etmeyi bırak; acı kaybolup gidecektir” demiştir.
320 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.