Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hayat insanların duygularını tıpkı dağlar, tepeler gibi şöyle veya böyle erozyona uğratıyor.
Saygı ve hürmet gören insan kendini saymayı, kendine önem vermeyi öğrenir.
Reklam
-Bu hastalık insanı o kadar korkutuyor ki. -İşte hastalık esas gücünü bu yoğun korku duygusundan alıyor. Objesiz korku denir buna. Yani ortada korkacak bir şey yokken, kendiliğinden geliveren, hiçbir şeye bağlanamadığı için de, kişiye doğrudan ölümü hatırlatan berbat bir duygu.
"Kadın denen varlık işte bu kadar narin bir çiçek" dedim içimden. Suyunu, güneşini eksik etmeseniz bile onu sevmez, onu görmez, ona değerli olduğunu hissettirmezseniz soluverir.
Aşırı tanıdık geliyor
İnsan ne yaşarsa yaşasın kendini suçlamaktan kurtulamıyor. Başkaları size olan davranışlarını öyle doğallaştırıyor ki, itiraz ya da şikayet etmeye kalkıştığınızda sizi alıngan olmakla suçluyor. Her şey yaşanıp bittikten sonra sizin de kendinizden başka suçlayacak kimseniz kalmıyor.
Reklam
Böyle hayatı ister misiniz?
Hayatında hiç mi yenilmemiş, hiç mi bir engelle karşılaşmamış bu adam. Hiç sıkıntı çekmemiş, acı hep teğet mi geçmiş? Bu kadar dümdüz, engelsiz, acısız, kedersiz bir hayatın içinde insan nasıl gelişebilir, nasıl olgunlaşabilir?
Çocukluk acılarımızın ayrı bir yeri vardır zihnimizde. Yaşadıkça çoğu şeyi unuturuz ama çocuklukta aldığımız yaralar bütün ihtişamıyla durur zihnimizde; çünkü o acılar, o zamanki inançlar, kırılmışlıklar, kişiliğimizin oluşmasında önemli bir rol oynarlar. Kişiliğimiz ise seçimlerimizi etkiler, yani kaderimizi yazar.
Sayfa 89
Reklam
"Sanki bir tarafım yarım. Bir türlü onu tamamlayamıyorum."
Bazı müzik vardır içimize işler, bizi alır, bambaşka diyarlara götürür.
“Güç, çok güçlü bir mıknatıstır ve güce tapanları kendine çeker… Yani güç bir çeşit alternatif Tanrı’dır.
Sayfa 143
Şimdi her şey gibi çiçeklerin de mevsimi kalmadı..
“Asıl kaçmak istediği başkaları değil kendisiydi.”
Sayfa 50
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.