Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gülsüm Ercan

Romatizmaya yakalanmış birçok insanın tipik özelliği aşırı derecede sergilenen bir metanet, yardım isteme konusunda kökleşmiş bir dilsizliktir. Bu insanlar genellikle kahredici sıkıntılara sessizce göğüs gerer veya şikayetlerini duyulacak şekilde dillendirmez ya da semptom dindirici ilaçları kullanma fikrine karşı direnir.
Sayfa 230Kitabı okudu
Reklam
Negatif duygular hissetmeyen veya bunu ifade etmeyen kiși, çevresinde arkadaşları olsa bile yalnızlaşacaktır, zira gerçek benliği görünmemektedir. Umutsuzluk hissinin ardından, insanın kendisine en derin seviyede dürüst davranamaması gibi kronik bir yetersizlik, acizlik hali gelir. Ve umutsuzluk çaresizliğe yol açar; zira kişiye, ne yaparsa yapsın hiçbir fark yaratmayacakmış gibi gelmeye başlar.
Sayfa 141Kitabı okudu
Stresin niteliği her zaman insanların düşündüğü gibi normal bir seyir izlemiyor. Savaştan veya parasızlıktan veya birinin ölümünden doğan dışsal bir stresten bahsetmiyorum, kişinin kendisini bir başkasına göre düzenlemek zorunda kalmasından doğan içsel bir stresten bahsediyorum. Bana öyle geliyor ki kanser, ALS (Amiyotrofik Lateral Skleroz - Motor nöronhastalığı), MS (Multipl Skleroz), romatoid artrit ve diğer tüm bu rahatsızlıklar kendilerini bağımsız şahsiyetler olarak var edemeyen insanların başına geliyor. Sanat alanında veya entelektüel olarak çok başarılı olabilirler, fakat duygusal düzlemde farklılaşmoş bir öz hissi zayıf oluyor. Bizzat kendisinin kim olduğuna dair aslında hiçbir hissiyatı olmadan başkalarıyla etkileşim halinde yaşıyor.
Sayfa 115Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tanrım; beni ve soğukta titreyenleri ve atește yananları ve fil yutmuș boğa yılanı ile şapka resmini birbirinden ayıranları ve karanlık yorganlarından başlarını çıkaramayanları ve elleri tutmayı reddedenleri ve gözlerinin contası bozulmuș olanları ve kibritçi kızı ve martini ve siyam balıklarını ve babası işgezisinde olanları ve babası olmayanları ve derede yıkanırken ateist kulların tarafından elbiseleri derdest edilen çingene çocuğunu ve doğduğundan beri güzel olamayanları ve kırılganları ve sıkılganları ve niye konuşmayanları ve selimi ve gizemi ve elektriği anlayamayanları ve form doldurmayı öğrenemeyenleri ve maaşına zam isteyemeyenleri ve kızılderili olmaktan bașka bir sebeple yüzleri karmızı olanları ve ivanın çocukluğunu ve pasoșebeke sormayan ve olmayan yetkilileri ve ağlamayan ve meme istemeyen bebekleri ve ne güzel günlerdiyi ve ah maziyi ve beyaz bol paçalı pantolonumu ve beni sevmesi muhtemel kızları ve arka bahçemizi ve dolayısıyla sıvaları dökülen evimizi ve ikisi de büyüyemeyeri kedilerimi ve anlıyorum senileri ve sil gözleriniyi ve tut ellerimiyi ve unutamıyorumu ve ölemiyorumu koru ve hiçbir zaman değişmelerine izin verme. Birșeyler yap. Tanımla ve sev bizi tanrım, sana hep birlikte ve içimizde hiçbir kötülük olmadan ve dış mihraklardan etkilenmeden nolursun diyoruz, bizi sev. Annemi de tanrım annemi de.
Hepimizin ipleri tanrının elinde bayım. Öyle sanıyorum ki; mutluluğu farketmemiz için yarattı acıları.
Reklam
Gerçekten pek azım. Gidip bir köşede biraz daha biriksem iyi olacak.
Anlatmakla bitecek gibi değil. Bu yaşıma geldim anlatmakla biten hiçbir şey görmedim ben. Anlatamamaksa zamanı yitiren yegane şeydir.
Buldum, diye bağırdı Mecnun'un ardından. Sonunda ne o olabildin, ne de kendin kalabildin. Mecnun denilen kişi, işte o arada sıkışıp kalandır.
Hakikaten yalnız varlık, insanlar tarafından terkedilmiş olan değil insanlar arasında acı çekendir.
Kader, felsefi olarak yoksun kaldığımızda, şu dünyadaki veya herhangi bir yerdeki ikametimiz bize çözümsüz , maruz kalınacak bir lanet gibi saçma, ya da hak edilmemiş göründüğünde başvurduğumuz sözcüktür.
Reklam
Evrensel acıyı o lahzada anlayan ve hayatta kalabilen kimse olamazdı; her yürek ancak belli miktarda acıya göre yoğrulmuştur çünkü...
Varlıkların zikrettikleri sebepleri benimsemek güç olduğundan, her birinden her ayrılışımızda, akla gelen soru değişmez şekilde aynıdır: Nasıl oluyor da kendini öldürmüyor?
Dünya yalnızlığımızı bozmuştur, ötekilerin üzerimizde bıraktığı izler silinmez bir hale gelir.
Ellerimizi temiz ve kalplerimizi bozulmamış bir halde muhafaza etmekten âcizizdir: yabancıların terleriyle temas ederek kendimizi kirletiriz, tiksintiye aç ve vebaya hayran bir halde, toplu çirkefin içine gırtlağımıza kadar gömülürüz.
Zaman içindeki bu yurtsuzlaşmanın yanında, bakışlarımız altında çürüyen evren manzarasının dışında hiçbir şeyin göze batmadığı o boş ve bitkin çöküntü halinin yanında, cehennem bile sığınaktır.
515 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.