Şapkam elimde, ayakta durarak her şeyi ona anlattım. Hiçbir şeyden haberi yoktu. Bu olayın ayrıntılarını sordu, en çok da ne zaman, nerede olduğu, bu habere ne dereceye kadar inanılacağı üzerinde durdu. Ben de bunun dün, Anna Andreyevna’yı ziyaretinden hemen biraz sonra olduğunu söylediklerini anlattım. Bu haberin onun üzerinde ne kadar acı bir etki ve üzüntü bıraktığını sözle anlatmama imkân yok. Yüzü çarpılır gibi oldu, eğri bir gülümseme ile dudakları gerildi; en sonunda yüzü korkunç şekilde sarardı, gözlerini yere indirerek derin bir düşünceye daldı. Birdenbire Anna Andreyevna’nın dünkü evlenme teklifini reddetmesinin onuruna çok dokunduğunu açıkça gördüm. Belki de o zamanki hastalıklı haliyle bir gün önce bu kızın önünde oynadığı gülünç, bayağı rolü açıkça hatırlamıştı. Oysa şimdi anlaşıldığına göre, Anna Andreyevna’nın bu teklifi kabul edeceğinden ne kadar eminmiş! En sonunda belki de Liza’ya karşı boşu boşuna böyle alçakça bir harekette bulunmuş olduğunu düşünmek de onurunu hırpalıyordu. Bu sosyete züppelerinin kendilerine ne kadar değer verdiklerini, birbirlerine karşı hangi esaslara dayanarak saygı gösterdiklerini belirten bu olay oldukça ilginçtir. Bu prens, Anna Andreyevna’nın kendisinin Liza ile daha doğrusu kendi kız kardeşiyle aralarındaki ilişkiden haberi olduğunu tahmin etmiş olabilirdi, En azından bir gün mutlaka öğrenecekti; İşte bundan ötürü, onun kendi lehine karar vereceğinden şüphe etmiyordu!
Sayfa 764Kitabı okudu
614 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 29 days
Öncelikle harika bir hikaye, ve duygular detaylar öyle yazılmış ki sanki gerçek olabileceğini hissettiriyor. Biraz araştırınca da gördüm ki Tolstoy kendi yaşntısından kesitler ve bir arkadaşının yaşamından kesitlerden faydalanmış. Bence faydadan öte bu kadar detaylıca yazılması mümkün değil. O hissedilen duyguları kendisisi yaşamadıysa nasıl
Diriliş
DirilişLev Tolstoy · Morpa Kültür Yayınları · 200017.5k okunma
Reklam
Çirkin / Dağlarca'dan
Dağlarca; Türkçenin müptelası, o güzelim şiir oluğu... Çirkin, yavrum, dudaklarındaki kızıllık, Kansız doğaya karşı. Uyurken memleket ve evren uzaktan, Uyurken bir hücre, hücreler içinde, Eksi.
EHEM
Boş sayfaya baktıkça zihnimin boşaldığını hissettim. Yağmur gibi tepemden aşağı boşanan suyun altında, bütün satırlar da açığa düşmüştü ve şimdi bu satırları bu dünyadan olmayan biri okuyacakmış gibi hissetmeye çalışarak tekrar yazacağım. Alanım, yeteneğim, ilgim hiçbir şeyim yok çünkü eğitim sistemi beni buna çevirdi, düşüncelerimin boşaldığını
“Kapısının önüne koyduğu kırk dört numara ayakkabılarla o evi, geçmişi, kendini korumaya çalışıyor. Ayakkabıları görenler içeride bir erkeğin olduğunu düşünecek. Evde bir erkek var! Hayal gücü ayakkabıların üzerindeki boşluğu, ailesini ve sıradanlığı korumaya hazır boylu poslu bir erkek ile dolduracak. O ayakkabıların üzerine yalnızlık dahil her türlü tehlikeyi savuşturabilen bir adam konduracak.”
“Biricik hayatlarının uzak, yakın bir sürü insan tarafından talan edilmiş olmasının kızgınlığını duyuyorlar. Hayatın sıradan zevkleri için büyük bahislere girmekten yorgun düşmüşler. Boğazlarına bir kılçık takılmış gibi devamlı öksürüyorlar. Daha kötüsünü düşünüp sürekli şükredenlere artık öfkeyle, küçümsemeyle yaklaşıyorlar ve annem, evet annem, üzerinde lacivert bir lizözle, aşırı kızgın, son derece kibirli, her türlü bahisten caymış olarak işlek bir caddenin kenarında duruyor.”
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.