Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İç sömürü > Dış sömürüden
“ Bizim ülkemiz, özellikle kalay, gümüş, altın, bizmut, çinko ve demir gibi madenler açısından çok zengindir. Aynı zamanda petrol ve gaz da önemli sırrı kaynaklarındandır. Doğu bölgelerimizde, çiftlik hayvanları için geniş ortaklar, korkular vardır, meyve ve pekçok tarım ürünü yetiştirmekteyiz. Görünürde bütün bu zenginliklerin sahibi Bolivya halkıdır. Örneğin madenler, özellikle de en büyükleri devletin malıdır. Bunlar devletleştirilerek, bizim “kalay kralları” dediğimiz Patino, Bunlar devletleştirilerek, bizim “kalay kralları“ dediğimiz Patino, Hochschild ve Aramayo’nun elinden alınmıştır. Bol şansı nedeniyle pek ünlü Patino’nun dünyanın en zengin beş kişisinden biri olduğu bile söylenir, değil mi? Bu beyefendiler Bolivyalıydılar ama şeytana duygularıyla halklarına ihanet ettiler. Onlar bizim kalaylarımızı yabancılara satarak bütün kazandıklarımızı dışarıdaki bankalara, endüstriye, otelleri ve benzeri yerlere yatırdılar, halkı da acıya boğdular. Ve böylece, madenler millileştirildiğinde, aslında Bolivya’da pek az şey kalmıştı. Yine de beyefendilerin zararları ödendi, yeni yeni zenginler türedi, halkta ne millileştirmeden hoşlandı ne de bir yarar sağladı.”
Dünyada var olan bütün şeylerin arasında, merkantilizmin "zenginlik" diyebileceği hangileridir? Temsil edilebilir olduklarından ötürü, bir de arzulanır nesne olanların hepsi. Yani, "ihtiyaç veya yarar veya zevk veya nedret" tarafından damgalanmış olanları.¹² Oysa, sikke imal etmeye (ancak bazı bölgelerde geçerli olanları değil de, dış ticarette kullanılanları) yarayan madenlerin zenginliklerin içinde yer aldıkları söylenebilir mi? Altın ve gümüş, yarardan yana pek nasipli değillerdir —"evin ihtiyaçlarında ne kadar kullanılıyorlarsa, o kadar yararlıdırlar"— ve ne kadar kıt olsalar da, miktarları bu kullanımlar için talep edilenleri aşmaktadır. Eğer aranıyorlarsa, eğer insanlar hep onun kıtlığını çekiyorlarsa, eğer madenler buluyorlar ve ondan elde etmek için savaşıyorlarsa bunun nedeni, altın ve gümüş para basmanın onlara, bu madenlerin kendiliklerinden sahip olmadıkları bir yarar ve nedret sağlamasıdır. "Para değerini, onu meydana getiren madenden değil de, Hükümdarın damgası veya imgesi olan biçimden alır,"¹³ Altın, para olduğu için değerlidir. Tersi doğru değildir. ¹²Scipion de Grammont, Le Denier Royal, Traité Turieux de l'or et de l'argent, s.48, Paris, 1620.
Sayfa 254 - Les mots et les choses : Une archéologie des sciences humaines. İmge Kitabevi Yayınları, İkinci Baskı Ekim 2001, ISBN: 975-533-075-5]Kitabı okuyor
Reklam
"Ben üşümedim ki! Annem ne der bilirsin: Yoksul çocukların damarlarındaki kan 'onları sıcak tutmalıyım, onları sıcak tutmalıyım' diyerek telaşla akarmış."
Sayfa 30 - -HANS-Kitabı okudu
“Osmanlı gelmeden önce altın ve gümüş madenleri üre­timi Macaristan ve İtalya’ya gönderilmekte ve Avrupa ekonomisinin temel taşlarından birini oluşturmaktaydı. Macaristan ile Osmalı Devleti arasında Sırbistan ve Bosna üzerindeki uzun çekişmenin başlıca sebeplerinden biri, bu maden yataklarına sahip olmaktı. Osmanlılar kesin olarak ancak Fatih Sultan Mehmed zamanında bu madenler üzerinde tam kontrol kuracak ve Sırp, Dubrovnikli veya Rum mültezimler eliyle üretimi devam ettirmeye ve genişlet­meye çalışacaklardır.”
Sayfa 153 - kronik
...Tunç, demir, gümüş, altın ve bütün madenler, Kim buldum diyebilir bunları benden önce? Hiç kimse, yalan söyler kim buldum derse. Uzun sözün kısası şunu bilmiş ol: Bütün sanatları Prometheus verdi insanlara.
Bir zamanlar sırları araştırılan bir dağgelinciği sürüsü varmış; yolları küçük mavi bir gezegene düşmüş ve insanoğlunun yaşadığı topraklara açılan gizli vadiyi keşfetmişler. Dağgelincikleri insanların nazik ve albenili, zeki ve meraklı, nüktelerinde samimi ve aynı zamanda da cesur olduğunu görüp umut vaat eden varlıklar olduklarına kanaat
Sayfa 9 - April YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
"Zamanın nasıl geçtiğini anlamadılar bile."
Çoğu zaman kendinize benzer çocuklar yapacaksınız.Ama ola ki altından gümüş,gümüşten altın doğar,öbür madenler arasında da böyle değişmeler olabilir.
Sayfa 60
Yeşilin derinliklerinde benek benek çiçekler görünüyor. Taçyaprakları rengarenk. Altlarındaki oyuklardan bitki sapları yükseliyor. Çiçekler, karanlık ve yeşil sularda yüzen ışıktan yapılmış balıkları andırıyorlar. Elimde bir bitki sapı tutuyorum. Bitki sapı olan benim. Köklerim, dünyanın ta derinlerine uzanıyor; tuğla döşeli kuru toprağa, kurşun ve gümüş damarlı nemli toprağa. Tamamen liften ibaretim. Tüm titreşimler beni sarsıyor ve dünyanın ağırlığı, kaburgalarıma baskı uyguluyor. Yukarıdaki gözlerim, yeşil yapraklardan ve görmüyorlar. Burada pirinçten bir yılan kemerle tutturulmuş, gri pazenler içindeki bir erkek çocuğuyum. Aşağıda gözlerim Nil Nehri'nin kenarındaki bir çölde, göz kapakları olmayan taştan figürün gözleri. Nehrin üzerinde, kırmızı sürahileriyle geçen kadınlar görüyorum; sallanan develer ve sarıklı erkekler görüyorum. Etrafımda ayak sesleri, titreşimler, kıpırtılar duyuyorum.
195 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.