Seni Seviyordum
Sana uzak kentlerden birinde
Zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi...
Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi
İnsan her gün anımsar mı aynı gözleri
Seni seviyordum ve senin haberin yoktu
Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun,
Herkesten başkaydı
Bir gün batımı düşün. Bir de gökyüzü. Birazda kırmızı olsun, her şey değil ama! Griyi de severim bilirsin. Sonra yüzümü anlat kuru bir yaprağa
Ve bir papatya öldür! Sarı olsun. Tamda seni seviyorum dediği yapraktan vur boynunu.
Kenan Vançin
AĞUSTOS
Körelmiş umutlarını, gün aşırı eğele...
Gün bitimlerinde,
Sarp acıların,
Eşiğinden çıkan saplantılı hülyalarının;
Koynuna üşüşen çekirgeler,
Bu yaza has mavidendi...
Hasyatımın yası...Solan mevsimim...İşimdeki mıh...Kalbimdeki har.
Adamdır kırılan boynum.
Senindir al.
Bu bendeki kağıt kesiği...
Bu bendeki gün batımı...
Açamayan çiçek...
Küskun çocuklar ve göğün bütün yağmurları.
Hatıramdır al.
Şimdi yetim bir dünyadır,denizini özleyen martılar.
Kök saldım yokluğuna.
Beni ancak bir ağaç anlar.
Hasretle nasıl başa çıkar ağaçlar?
Ya denizler nasıl ağlar?
Ah bu bendeki son bahar...Bu bendeki kırık dal...
Kanimda solan kırmızı...Kipriklerimde kar...
Hasretindir yar.
Hiç olmazsa rüyalarda sar.
............
aramakmış oysa sevmek
özlemekmiş oysa sevmek
bulup bulup yitirmekmiş
düşsel bir oyuncağı
yalanmış hepsi yalan
sevmek diye birşey vardı
sevmek diye birşey yokmuş
acılardan artakalan
işte bu bakışlarmış
kuğu diye gözlerimde
gün batımı bulutlarmış
yalanmış hepsi yalan
savrulup gitmek varmış
ayrı yörüngelerde
Demiştin ki:
"Günde tam kırk dört tane gün batımı gördüğüm olmuştur."
Sonra da eklemiştin:
"Biliyor musun insan üzgün olunca gün batımının tadına daha iyi varıyor."
"Demek sen kırk dört gün batımı izlediğin gün pek üzgündün?"
Küçük prens buna karşılık vermedi.