hayat belki
bir kadının her gün filesiyle geçtiği uzun bir caddedir
hayat belki
bir adamın kendini dala astığı iptir
hayat belki
okuldan dönen bir çocuktur
hayat belki
iki sevişme arası rehavetinde yakılan bir sigaradır
ya da
yoldan geçen bir başkasına
şapkasını kaldırarak anlamsız bir gülümseyişle
"günaydın" diyen adamın
şaşkınca karşıya geçişidir
Türk müsün? Öyleyse sen ‘O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler,’ diyen o büyük yazarın memleketindensin.”
“Evet,” dedim gururla, “ben Yaşar Kemal’in memleketindenim.
"Şimdi beklenen bir intihardır, bir uçurumdur, bir düşüştür. Şimdi beklenen bir kocakarının günah dolu bir hayatın sonunda sefilce can vermesidir. Yoksa şimdi beklenen günah çıkarmadan geberen bir günahkarın şen hayatı mıdır? Şimdi beklenen bir başarı, bir mutluluk mudur?
Hiçbir şey midir yoksa, hiçbir şey midir? Gemi düdükleri, fabrika düdükleri, birbirinin ayağına basıp ne pardon, ne günaydın, ne merhaba demeyen insan kalabalığına karışmak hiçbir şey midir? Nedir?"
“Arsızdım. Dağıtmazsam, toparlayamazdım.
Dağıtmaya çalıştığım tarafım, dipte bir yerlerde, sislerin arasına gizlenmiş bir deniz feneri gibi uzak……. Sessiz sedasız çakıp dönüyordu.”
"Buralara nereden geldiğimi biliyorum, gidecek daha çok yolum olduğunu da biliyorum ve gerekirse dizlerimin üstünde sürünerek de olsa oraya gideceğim."