Altın Çağ gibi “ada” kavramı da insanlığın en eski ve bitmeyen rüyalarındandır. Ada, dışarıdan bir ayrılmışlığı, kendisiyle sınırlanmışlığı içerir.
Ada sınırları belirlenmiş bir yaşama alanıdır ve bu alan denizin doğal koruyuculuğunun yanı sıra bazen koyu bir karanlık örtüsü, kimi zaman da sis, bulutlar, duvarlar, kanallar ve güçlü surlar gibi doğal ve yapay öğelerle gözlerden gizlenmek istenmiştir.