Bu gece gölden
beş beyaz at koşarak çıktı
nallarının altında ak bir pırıltı
kişnediler
güneşte kan ter içinde kaldılar
ve altınımsı bir kum oldular.
Kilisenin kulesinde
karga acı acı öttü
Beyazı görebilmek için
gözleri oyulmuştu.
o kanlı akşam üstleri içimdeki son katar
bir yalnızlıktan bin yalnızlığa kalkar
ne in var ne cin tuzlu bir çöl ki yalnız
hırçın gagalarıyla boşlukta dönen akbabalar
o kanlı akşam üstleri içimdeki o genç kız
güneşte bir portakaldır olgunlaşır yaldız yaldız
aydınlığa boğarak en umulmadık anda hücremi
çıkarır beni tutukluluktan sessiz sedasız
o kanlı akşam üstleri içimde batan gemi
ardınca sürükler götürür telaşlı gençliğimi
uyumasam hatıralar bir türlü bırakmaz yakamı
uyusam bir tokatla uyandırılmış bulurum kendimi
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum...
Kağıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
Allah’la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
Büyük bir aşk yamadım
Hayır
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura
Heyhat,bazen büyük büyük gayretlerimizin sonunda bile ulaşır gibi olduğumuz aydınlığın güneşi, bakıyoruz ki güneş gibi yontulmuş bir başka fitre.Yutturma bir güneş.
Validesi Füsun hanımın vefatından sonra üç sene boyunca yaşadığı hüznü ne de güzel akıtmış dizelerine...
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum...
Kağıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Allah’la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura