Yordu seni bu gurbetlik,
Kahrolası bu zor seni.
Biliyorum canım ustam,
Uyan dersin, uyanamam
Doğrul dersin, doğrulamam
Bir korkak karanlıkta,
Akrep gibiyim!
Biliyorum canım ustam,
Yordu seni bu gurbetlik,
Kahrolası bu zor seni.
Biliyorum canım ustam,
Uyan dersin, uyanamam
Doğrul dersin, doğrulamam
Bir korkak karanlıkta,
Akrep gibiyim!
_Medeniyet, insanların ne kadar para kazandığıyla ya da kaç tane lüks arabaları olduğuyla ölçülmez. Medeniyetin para birimi Sanat’tır. Sanat aristokrattır ve sanatla uğraşan kimseler de yükselerek seçkinleşirler. Müzelerimizde ve kütüphanelerimizde korunan da sanatın ta kendisidir. Sanat Müzesi'ni ziyaret ettiğinizde göreceğiniz, insanların
OSMANLI-TÜRK romanınında kadın kahramanın elinde bir roman vardır.
Ahmet Midhat'tan Yakup Kadri'ye,
Hüseyin Rahmi'den Halid Ziya'ya,
Nabizade Nûzım'dan Peyami Safa'ya
yarım yüzyılı aşkın bir süre boyunca
yayımlanmış romanların birçoğunda
kadın kahramanın elinde bir roman vardır.
Yağmalanmış yüreğimde ayak izlerin
Tarumar olmuş karanfilli bir bahçe gibi
Kırılmış gönlümde saçların ve
Masallarında başköşeyi ayırdığın
Bir mevsim hayat
Yağan her kar tanesi üşütüyor ya beni
İşte bu benim masalım biliyorsun
Başköşesine seni yerleştirdiğim, beyaz masalım
Ve her mevsim beni bulduğun bu dağlarda
Zor bir hayata gözlerinin
"Endişe hep var. İyi yazarlar endişeyi roman başladığında çoktan savuşturmuş olanlardan değil, roman boyunca taşıyabilenlerden, bir başka deyişle romanı, endişenin belgesi, değil, sahnesi kılabilenlerden çıktı. Recaizade Ekrem'in Araba Sevdası'nın Hüseyin Rahmi'nin Şıpsevdi'sinden Halid Ziya'nın Mai ve Siyah'ının aynı yazarın Ferdi ve Şürekâsı'ndıın, Tanpınar'ın Huzur'unun Peyami Safa'nın Bir Tereddüdün Romanı'ndan daha iyi olmasının nedenlerini burada aramalıyız bence."