HERKESİN herkesi acımasızca suçladığı bir devrin bahtsız insanlarıyız.
Acı her zaman acıydı. Gurbet her vakit gurbet…
Firkat her dem insanlığın kalbine katrandan zehri damlatıp duruvermişti her daim.
Söylenemeyen sözler her devirde ağırlaşırdı.
Gözüne aradığı gözü bulmayan her göz kederliydi.
Muhatabının gönlünü zirvelere çıkaramayan hangi söz kendini kanatlanmış sayıp bahtiyar olabilir ki…
Birleşemeyen ellerin sahiplerinin yolları nasıl birleşebilirdi ki…
Demem o ki, acı aynı acı, keder aynı keder,gurbet aynı gurbetti ama çağımız kadar acımasız ve suçlayıcı olmamıştı sanırım yaşayanları.
"İnsan dünyada garip ve yalnızdır. Bu gurbet ve yalnızlık hissini özellikle geceleri yani hayatın memata dönüştüğü saatlerde hisseder. Bu yalnızlığı ancak 'ey kulum ben varım.' diyen Allah'ın varlığı unutturur."
"Sen eski sen değilsin ki. Gurbete düşersin sıla çağırır, sılana kavuşursun gurbet el eder, şehir yerinde eyleşmeye alışan adamı köy yeri sıkar. En biri ben! Ben Sivas'a gitmeyeydim, Çukurova'ya heves etmezdim ki!"
İnsan dünyada garip ve yalnızdır. Bu gurbet ve yalnızlık hissini özellikle geceleri yani hayatın memata dönüştüğü saatlerde hisseder. Bu yalnızlığı ancak 'Ey kulum ben varım.' diyen Allah'ın varlığı unutturur.
Kendini dünyada evinde hissedemeyenlerin, daima bir gurbet ağrısı çekenlerin, bir ev onları beklese bile gittikleri yoldan döndükleri her seferinde yurduna ve evine sığamayanların hüznü.
-Kemal Sayar
Yine akşam, yine gurbet, yine başımda efkâr
Ve yine içimde şarkılı sesin
Gözlerimde çizgi çizgi duraklar,
Duraklarda hayâl meyâl sen misin?
Yavuz Bülent Bakiler, Lâleli Aksaray