Garibiz; her yerde, her şeyin içinde ve herkesin ortasında garibiz... Vatanımız burası sanmayın!.. Ve bu gurbet Allah hasretinden başka hiçbir şey değil... Her şeye ve herkese uzaklığın da aks-i davası o, Allah... Yakın olan O, ama biz farkında değiliz...
Sayfa 106Kitabı okudu
Bir adamın oğluna yazdığı şarkının sözleri "Gam keder elem tasa gurbet hasret dertler geçer gider elbet Bir merhaba acı kahve hatır sorma ve dostluklar yaşar elbet Sımsıkı sev sen sevmeyi Bazen almadan da vermeyi İstanbul şehri malın olsa Ölümden öteye köy yok ya Gün olur devran döner akar seller kalır kumlar kavuşuruz Eser yeller yağar karlar gelir bahar açar güller koklaşırız Sultan Süleymana kalmamış Ha babam dönen şu dünya Babanın tapulu malı olsa Kefenin cebinde yer yok ya Papazın eşşeğini kovala dur Ali'nin külahını Veli'ye uydur Aldat dur aldan dur Oğlum hayat bu mudur İşte ağaç işte deniz işte toprak işte hayat budur oğlum İşte eller işte emek işte ekmek işte hayat budur oğlum Başını dik tut hiç eğme sen Aklına ve yüreğine güven Çağını bil çağına yakış Güzelliklerle yarış"
Reklam
384 syf.
10/10 puan verdi
Yine cok akici bir dil,akici bir anlatim ve kahramanlarin ruh halleri. Bu kadar guzel bir gozlem yetenegi . Sanki orada ben yasiyormusum gibiydi.
Gurbet Kuşları
Gurbet KuşlarıOrhan Kemal · Everest Yayınları · 20201,082 okunma
Gam, keder, elem, tasa, gurbet Hasret, dertler geçip gider elbet Bir merhaba, acı kahve, hatır sorma ve Dostluklar sürer elbet. Sımsıkı sev sen, sevmeyi Bazen almadan da vermeyi İstanbul şehri malın olsa Ölümden öteye köy yok ya. Gün olur devran döner, Akar seller kalır pullar, kavuşuruz Eser yeller, yağar karlar, Gelir bahar, açar
Gene karısının anlattığına göre. Beyfendiler beyfendisinin sözünü kesen bir başka beyfendi: "Halkımıza kahve verme, şeker varme, gaz verme, hatta ekmek vermez zarar yok... Yeter ki ibadethanelerini onar, radyolarında mevlüdünü, ardından da gümrah sesli dua hanlarının kalpleri dalgalandıran seslerini eksik etme!" sesli dua hanlarının kalplerindeki dalgalandıran seslerini eksik etme!
"Gurbet Kuşları", Kuşluk trenleri'nin gene en arka balkonlarından kara kara, kuru kuru indiler. Yorganlı, yorgansız, bohçalı, bohçasız. Gene kafalarında İstanbul, İstanbul'un altın oran taşı toprağı. Altın olan evet... Çünkü yol, yıkım yapım üzerine çok iş vardı istanbul'da. Karınları doyuyor, para bile salınıyordu sılaya. Yalan da değildi. Karınlar doyup, iyi kötü şehir biçimi pantolon, ceket uydurulup, saçlar tarandıktan sonra sıla geliyordu akla. Aklından sılasını çıkarmayansa parsalıyordu gerçekten de.
Sayfa 247Kitabı okudu
Reklam
Büyük şehrin sevmediği, hatta nefret ettiği insanlar bunlar. İstanbul'u kılık kıyafetleri, yaban yaban bakışlarıyla çirkinleştiriyor, hatta kirletiyorlardı. Vatandaş matandaş, zaten nazla niyazla gelen batılı turistlerin midelerini bulandırmaya hakları yoktu,olamazdı olmamalıydı.İşi hükümet önemli ele almalı, kanun çıkarmalı, sokmamalıydı büyük şehre! Bu çirkinlik, bu kir, bu pas "Milli ayıbımız" olabilirdi; bu ayıbın köylerde kalması, taşınınca köylere geri itilmesi "Milli ödev " olmalıydı! Bütün bunlardan habersiz "Gurbet Kuşları", "Kuşluk trenleri"yle, Haydarpaşa'dan İstanbul'a vagon vagon, vapur vapur, kamyon kamyon akıyor, İstanbul'a ilk zamanlar gözleriyle değil, kulakları, burunları ya da ne bileyim belki de enseleriyle baksalar bile, İstanbul'un suyunu içe içe, havasını koklaya, ekmeğini yiyen gelişiyor, gözleriyle bakmayı, saç taramayı, okuma yazmayı öğreniyor, İstanbullulara benzemeye çalışıyorlardı. Benziyorlar mıydı? İstanbul'a ilk gelen "Gurbet Kuşları" benzemeseler bile, bir göbek sonrakiler, hele okula da gidiyorlarsa, analarına babalarına değil, İstanbullulara benziyorlardı.
Sayfa 247Kitabı okudu
....en sevdiğin ne varsa hepsini bırakacaksın...bunun, gurbet yayının attığı ilk ok olduğunu anlayacaksın......(DANTE)
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.