Hayatımda sanırım ilk kez bir karakterin sonunu bu denli merakla bekledim, diyebilirim. Hiçbir zaman sevmediğim ve sevemeyeceğim bir karakter olarak Emma, buldukça bunayan cinsten, asla tasvip etmeyeceğim bir hayat görüşü ile yaşayan kadın. Hoşgörü veya hayata insana saygı çerçevesinde değerlendirmek ilkesinin üzerinden geçtiğimin farkında olarak bu doyumsuzluğa ve birtakım kılıf uydurmalarla yaşanan aciz hayata itiraz etmek isterim. Ah Charles....
Öte yandan Flaubert'in, saygıdeğer çevirmenlerin de kitabın başında belirttiği gibi, anlatımının, üslubunun, kelimeleriyle çizdiği portrelerin önünde saygı ile duruyorum. Nitekim eser, yazarın ustalığının yegane kanıtı.