Ayakkabıcılar çarşısından çekiç sesleri geliyor. Kar erimiş, yollardan siyah çamurlu bir su akıyor. Mest-lastikli ihtiyarlar ikindi namazına gidiyor. Annem gömleklerimi onarıyor, eskimiş yakaları, kol ağızlarını değiştiriyor. Sobanın üzerinde demlik. Karşı binaların çatılarına yorgun güvercinler tünemiş. Ablam kocaya varmış ve galiba babamın kuşu ölmüş...
Belki de babam ölmüş....
Büyüklere," Kırmızı tuğlalı bir ev gördüm. Pencerelerinde sardunyalar, çatısında güvercinler vardı..." derseniz eğer, bu evi bir türlü gözlerinin önüne getirmezler. Onlara denilmesi gereken şudur: "Milyonluk bir ev gördüm." İşte o zaman," Ah, ne kadar güzel!" derler size.
...güvercinler gibi cıvıldamaya, duygularımızdan söz etmeye başlarız, bütün bir ömür de bu şekilde, mutlu ve huzurlu geçip gider, hatta bir yavru güvercin ediniriz…