Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“Ya şekere ne demeli?” diye bağırdı Anna Nikolayevna. “Şeker olayını anlatın Pelageya İvanovna!” Pelageya İvanovna sobanın kapağını kapatıp gözlerini yere dikerek anlatmaya başladı: “Yine bir gün Dultsevo’ya bir doğuma gidiyorum...” “Bu Dultsevo pek ünlüdür,” dedi sağlık memuru dayanamayarak ve ekledi: “Bağışlayın! Devam edin meslektaşım!” “Normal olarak muayeneye başladım,” diye devam etti meslektaş Pelageya İvanovna, “ama doğum kanalında, elime anlayamadığım bir şey geldi. Böyle ufalanmış mı desem, küçük tanecikli bir şey mi desem... Bir baktım, kesme şeker çıktı!” “Alın size fıkra!” dedi Demyan Lukiç coşkuyla. “Affedersiniz ama hiçbir şey anlamadım...” “Köylü işte!” dedi Pelageya İvanovna. “Kocakarı ilacı yapan biri öğretmiş. Doğum yapması zor oluyormuş kadının. Bebekleri dünyaya gelmek istemiyormuş. Güya çıksın diye kandırmak gerekiyormuş. Onlar da bebeği kandırmak için tatlı bir şey kullanmışlar
Bu kadar çok hastanızın olmasını trakeotomiye borçlusunuz. Köylerde ne diyorlarmış biliyor musunuz? Lidka’nın boğazının yerine çelikten bir boğaz koyup dikmişsiniz. Kızı görmek için özellikle o köye gidiyormuş insanlar. Ününüz yayılmış işte doktor, kutlarım.” “Çelik boğazla mı yaşıyormuş güya?” diye sordum. “Evet, öyle. Ama gerçekten fevkaladeydiniz. Çalışırken öyle soğukkanlısınız ki, pes doğrusu!
Reklam
'Siyonistler her şeyden önce kendi Kytsal Kitaplarını yobaz ve bağnaz bir bakış açısıyla okuyorlar. O yüzden de saldırganlıklarını güya "dinen" haklı göstermeye çalışıyorlar...'
400 syf.
8/10 puan verdi
Net bir girişle kitabı pek bi çok beğendiğimi ve pek bi çok sevdiğimi belirtmek isterim. Kitap özgün kurgusuyla yer yer acı, yer yer tatlı su tadında aktı da aktı. Üç farklı zamanda, üç farklı kadınının, üç farklı hikayesini eksiksiz bir şekilde birbirine ilmek ilmek nakış gibi işlemiş olan
Emilia Hart
Emilia Hart
tüm alkışlar, tüm tebrikler, tüm kalpler sana feda olsun.:) Kitaptanda anlaşılacağı üzere mekanların, eğitimlerin, inançların, herşeyin zamanla güya gelişip değişmesine rağmen kötülerin, zalimlerin ve istismarcıların hep var olmaları ve değişmeyen tek şey olmaları da çok üzücü bir detaydı.
Weyward
WeywardEmilia Hart · Nemesis Kitap · 202326 okunma
TOPLU CEVAPLAR İddiaların aksine: 1- Said Nursî'nin İstanbul'a geliş yılı 1907 2- Said Nursî'nin Nutuk'u 1908'de basıldı 3- Said Nursî, A.Hamid'e hakaret etmedi 4- Said Nursî, SultanReşat'tan para almadı 5- SaidNursî, Urfa'ya giderken Ankara'ya uğramadı (Fesubhanallahil-azim; onca yalana bunca insan
Kim söylemiş beni Süheylâ’ya vurulmuşum diye? Kim görmüş, ama kim, Eleni’yi öptüğümü, Yüksekkaldırım’da, güpegündüz? Melâhat’i almışım da sonra Alemdar’a gitmişim, öyle mi? Onu sonra anlatırım, fakat Kimin bacağını sıkmışım tramvayda? Güya bir de Galata’ya dadanmışız; Kafaları çekip çekip Orada alıyormuşuz soluğu; Geç bunları, ‘anam babam, geç, Geç bunları bir kalem; Bilirim ben yaptığımı. Ya o, Muallâ’yı sandala atıp, Ruhumda hicranın’ı söyletme hikâyesi?
Reklam
BİLEN YÖNETİR
Batı bildi ve yönetti. Şimdi sıra...? - Orta Çağ dönemi ''Canterbury Hikayeleri'nde'' ki İngiliz edebiyatının ana damarlarından biridir. Eserde Hipokrat ve Galen'in yanında sıkı durun, İbn-i Sina, er- Razi, el- Kahhal ve İbn-i Rüşd'e yer alıyor. Chaucer, İbn-i Sina'yı Hipokrat'ın yanına
1. BÖLÜM SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM 1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde (...)10 Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine ve ledünniyat ve
hayatının ilk aşk , ilk sevdiğin adam olacaktı güya Onu aramaktan hala Her yerde
İradın yalnız soyuqluğuma, yadlaşmağıma, nankorluğumadır... Və elə tərzdə də irad tutursan ki, guya bunun günahı yalnız məndədir, guya sükanı başqa səmtə döndərsəydim, hər şey də başqa cür olardı, sənin burda zərrə qədər də günahın yox imiş, mənə qarşı həmişə yaxşı olubsan...
Sayfa 9 - Qanun nəşriyyatKitabı okudu
Reklam
İslamcılar, Kara Taş’ı öpmenin Safa ile Merve tepeleri arasında koşup şeytanlara taş atmanın, putperestlikle ilgili bir şey olmadığını söylerler. Onlara göre Kara Taş’ı öpmek bir taş parçasına tapmak değil, Tanrı’ya ve Muhammed’e saygı göstermektir. Ve güya Müslümanlar, Kara Taş’a taparlarken bir taş parçasına değil, bu taşın temsil ettiği şeye tapmaktadırlar. Kuşkusuz ki, her konuda olduğu gibi, bu konuda da İslamcıların bu saptırmalı mantığını anlamak kolay değildir. Eğer bu mantığa sarılacak olursak, bu takdirde, Lat, Menat ve Uzza gibi eski Arap putlarına tapan Arapları haklı bulmamız gerekmez mi? Bu taşlar da, onlara tapanlar bakımından “ilahiliği” temsil etmiyor muydu? Kara Taş’ı kutsal bilip ondan medet ummak Müslüman kişi için nasıl bir “manevi değer” ölçüsü sayılıyor idiyse, Lat, Menat ve Uzza gibi taş ya da ağaç parçasının temsil ettiği ilahiliğe tapan Arabın da değer ölçüsü aynı kertedeydi.
15 Kasım 2003. .... Bombacılar Bingöl doğumluydu. Pakistan'da El Kaide tarafından eğitilmişlerdi. Sadece beş gün sonra, 20 Kasım 2003. ... Bombacılar gene Türk vatandaşıydı. Gene El Kaide üstlenmişti. Güya İslamiyet adına kan döküyorlardı, o gece Kadir gecesiydi.
Benim suçum ne:))
Güya 2 tane biyografi okuyacaktım ama şu an itibariyle sayımız 8’e yükseldi.O gizli kalmış hayatlarınızı,beyninizi,tutkularınızı,koşuşturmanızı, varoluşunuzun arka mutfağında gezinmeyi hülasa sizinle derinleşmeyi çok seviyorum ya napayım!
Vaktiyle, saçma sapan şiirler yazan bir şair, Molla Camî'nin meclisinde, -Üstat, demiş, dün gece rüyamda şiirler yazıyordum ki Hızır aleyhisselâmı gördüm. Mübarek ağzının tükürüğünden bir parça benim ağzıma tühledi. Molla Camî, adamın, şiirlerinde keramet sezilmesi için böyle söylediğini ve güya Hızır'ın feyiz verici nefesine mazhar olduğuna dair yalancı şöhret peşinde koştuğunu anlayıp cevabı yapıştırmış: -Be ahmak, öyle değil! Bence Hızır aleyhisselâm bu şiirleri senin yazdığını görünce yüzüne tükürmek istemiş, ama o sırada ağzın açık olduğundan, tükürük suratına geleceği yerde ağzına girmiş!..
Ramazanda oruç tutmanın, cumaları namaza gitmenin Müslüman olmaya yeteceğini düşünen gafillerdendi. Güya Müslüman diye geziyorlardı ortalıkta bunlar. Bilmiyorlar ki aslında hepsi mahşer gününün kabir ahalisidir. Hoca'nın dediği gibi, "Dua öğrense bile göğsünün kafesinde onu üfleyecek nefes bulamaz böylesi. Kuran okumuşsa bile kalbine işlememiştir." Her zaman midesini bulandırmıştı böyle insanlar.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.