Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gerekli Bir Açıklama:
Yüce Allah; İnsanları yaratmağa da, Âdem Aleyhisselâmın yaratılışiyle başlayacağını ve Meleklere: "Ben, yer yüzünde bir Halîfe yaratacağım!" buyurduğu zaman, Melekler: "Biz, Seni, hamd'inle teşbih ve takdis edip dururken,orada,bozgunculuk edecek, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın?!" demişler, Yüce Allah da: "Sizin
Senin için endişe ediyorum seni sevmekten başka bir şey yapamıyorum. Ama sen benimle konuşmazsan, anlatmazsan, elimi uzattığında tutmazsan, gözlerime bakmazsan sana yardımcı olamam. (Ne güzel duygularını açıklamış)
Reklam
Yüce Allah, insanı, evvel ve âhir, insan olarak ve en güzel bir biçimde yarattığını açıkladığı gibi..., hayvanları da, hayvan olarak yarattığını açıklamış: "Allah, her hayvanı, sudan yarattı."
Sayfa 148 - EpubKitabı okudu
İsmi, memleketi, hayatı hakkında hiçbir şey öğrenememiştim. Uzaktan tanıdığım biriydi sadece. Bana yıkımın güzelliğinden, burada ölmem gerektiğine kendimi ikna etmenin yolundan bahseden de o değil miydi? Ölümden ne kadar korksa da bu güzelliği kendisine sayısız kez açıklamış olmalıydı. Neden öleceğini anlamaya çalışmış, buna inanmaya çaba göstermişti. Yıkım nasıl güzel olabilir?
Sağlam inancın nasıl olacağını çok güzel açıklamış Nietzsche'm
❝Daha kendi kendinizi aramamışken beni buldunuz. Böyledir tüm inananlar; inancın değeri azdır bu yüzden. ❞
Ebu Hasen El-Eş'ari'nin akidesi;
Ancak Ebu'l-Hasen el-Eș'arî'ye uyanların büyük bir bölümü O'nun bu son durumunu göz önüne almamışlar ve bazı i'tikâdî meselelerde O'nun yolundan ayrlmişlardır. Ebu'l-Meân el-Cüveynî ve Ebû Hâmid el-Gazzâli bunların başında gelir. Amelin imandan olmadığını ileri sürerek imanda Mürcie'nin, Allah'in
Reklam
Gizlice birini sevmeyi ne güzel açıklamış
Bir gün anlaşılacağını anlatamamanın ezikliğini yaşıyordu.İnsanın içinde gizli bir sevda taşıması o kadar zordu ki.Vardı ama yoktu.Ne kadar acıtan bir durumdu bu.Bir yaraya ha bire acı sürmekti.Senin olmayan birini tıpkı seninmiş gibi kaybetme korkusu yaşamaktı. Tam karşında görüyorsun ama dokunamıyorsun. Gözlerinde kaybolmak isterken bir iki saniyeden fazla göz göze gelemiyor, bakışlarını kaçırmak zorunda kalıyorsun. Her zaman gördüğün ellerini her zamankinden daha fazla özlüyor, hiç unutmadığın gözlerini her görüşünde yeniden hatırlıyorsun. Onunla yürüdüğün yollardan onsuz geçerken bastığın taşlar içine batıyor sanki. O an ne yaptığını deli gibi merak ediyorsun ama bu düşünceden hızla kurtulmaya çalışıyorsun. Çünkü onu o kadar merak etmeye hakkın yok! Sınırlarla çizilmiş hayaller kuruyorsun. O sınırın kapılarına çarpıp çarpıp geri dönüyorsun. Kendi yazdığını kendin siliyorsun her sefer. Suda bile nefes alabilirken karada boğuluyorsun. Bir yanını toparlamaya çalışırken, diğer yanını ziyan ediyorsun. Sınırları olan hayaller o hayali kuranları gülümsetir sadece... Ama asla mutlu etmez! Ne kadar da acımasız bir masaldı, içinde senin olmadığını bildiğin başka hayata ait birini sevmek. Ona bakıyor, kendine "Seni seviyorum..." diyorsun. Hiçbir yanınla uzlaşamıyorsun. Aklın başka söylerken, kalbin başka atıyor. Ona ait kuytuların yalnızlığını çekmek ne zordu. Bir imkânsızın parçası olmak... En konuşmak gereken yerde susmak... Elindeki tek varlığın olan yokluğuna sığınmak. Onsuz olup yalnız olamamak... Hep gitmeyi düşünüp, gözlerine takılıp takılıp düşmek...
Sayfa 24 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Allah, bizi kendisi için değil, bizim için sevdiğin­ den kusurlarımızı bize göstermiş, eksikliklerimizi ortaya çıkarmış, güzel ahlakı ve övgüye değer fiilleri bize göstermiş, bütün bunlarla ilgili hareket tarzını açıklamış, yükselmemiz için yollarını açmıştır.
"Müşteri," demiş dükkâncılardan biri, "sokakta her gün on binlercesini gördüğü o bıyıklı, çarpık bacaklı, kara kuru vatandaşlardan birinin sırtındaki paltoyu değil, uzak ve bilinmeyen bir diyardan gelen yeni ve 'güzel' bir insanın giydiği ceketi sırtına geçirmek ister ki, bu ceketle birlikte kendi de değiştiğine, başka biri olabildiğine inanabilsin." Bu işlerde pişmiş bir vitrinci, Bedii Usta'nın eserlerini hayranlıkla karşıladıktan sonra, ne yazık ki ekmek parası için vitrinlerine bu "gerçek Türkleri, bu gerçek vatandaşları" koyamayacağını açıklamış: Türkler artık "Türk" değil, başka bir şey olmak istiyorlarmış çünkü. Bu yüzden kılık kıyafet devrimini icat etmişler, sakallarını tıraş etmişler, dillerini ve harflerini değiştirmişler. Daha veciz konuşmayı seven bir dükkân sahibi, müşterilerinin bir elbiseyi değil, aslında bir hayali satın aldıklarını açıklamış. O elbiseyi giyen "ötekiler" gibi olabilme hayaliymiş asıl satın almak istedikleri.
204 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.