Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir gün bir babayla oğlu tren yolculuğu yapıyordu. Treni ı penceresinden bakan yirmi dört yaşındaki genç heyecanla bağırdı; “Baba bak, ağaçlar arkada kaldı. Babası gülümsedi fakat yanlarında oturan bir çift, gencin bu çocuksu davranışına şaş ı kaldı. Yirmi dört yaşındaki genç bir kez daha bağırdı; “Baba bal, bulutlar da bizimle geliyor!” Yanlarındaki çift en sonunda dayanamayıp yaşlı adama; “Sanırım oğlunuzun yardıma ihtiyacı va ; Neden onu iyi bir doktora götürmüyorsunuz?” diye sordu. Baba -sı şöyle cevap verdi: “Oğlum doğuştan görme engelliydi, gözleı i bugün açıldı. Biz de doktordan geliyoruz.”Konuyla alakalı en güzel tedaviyi açıklamış
Bede'in anlattığı en güzel öykülerden biri, Caedmon'un öyküsüdür. Adından ötürü Anglo-Sakson değil de Kelt olduğunu sandığımız Caedmon, VII. yüzyılın ikinci yarısında, rahip olmadığı halde Whitby Manastırında oturup orada sığırtmaç olarak çalışan, okuması yazması kıt, kendi halinde, yaşlıca bir adamcağızmış. Akşamları rahipler harp çalıp ilahiler söylerken, Caedmon kendi bilgisizliğinden utanır, nerelere saklanacağını bilemezmiş. Herkesin toplandığı yerden kaçıp ahıra sığındığı bir gece, Caedmon bir düş görmüş. Düşünde gizemli bir kişi "kalk, Caedmon bana şarkı söyle" demiş. Caedmon şarkı bilmediğini, bu yüzden ahıra kaçtığını açıklamış. Ama o gizemli kişi, "gene de şarkı söyleyeceksin bana" demiş. Caedmon hangi şarkıyı söyleyeceğini sorunca, karşısındaki "dünyanın nasıl yaratıldığını söyle demiş. Caedmon bu buyruğu yerine getirmiş. Ertesi sabah uyanınca da, anımsamış düşünde söylediği şiiri. Bunun üzerine manastırdakiler, Caedmon'un doğrudan doğruya Tanrıdan esin lendiğini anlamışlar, onu rahip yapmışlar. Böylece Caedmon sıralarda ancak Latincesi okunan, henüz Hıristiyanların kendi anadillerine çevrilmeyen Kutsal Kitap'tan ona aktarılanları "paraphrase" ederek, yani gerektiğinde tümceleri ve sözcükleri değiştirip, anladığı gibi kendi diliyle yeniden söyleyerek Eski İngilizceye çevirmiş.
Sayfa 33 - Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Ben istedigini alan bir adamım ve seni istiyorum. Aman tanrım. Vücudumun her parçasının harekete geçtigini bile söylesem, onun bu şekilde konuşmasının beni nasl etkilediğini açıklamış olamazdım. Ardından dudaklarının kulak mememi hafifçe emdiğini hissettim. Nefesim kesilmişu İstemsizce başımı eğip, daha rahat hareket etmesini sağladım Sırtımdaki ürperti göbeğime doğru inmeye başlamıştı. Elimi kapının kolundan çektim ve ayakta durabilmek için koluna tutundum. Diger kolunu belime sararken eli göğsümdey. di. Ona biraz daha sokuldum. Yüzünü saçlarıma sürerken, göğsümü okşamaya başladı. "Sana daha önce söylemem ge- rekirdi, dedi, yumuşacık sesiyle. "Bu gece muhteşem güzel görünüyorsun. Gözlerimi senden alamıyorum. Ciddi ve seksi olmuşsun," dedi ve beni biraz daha kendine çekti. Ereksiyon olduğunu hissedebiliyordum. "Öp beni, Alayna," dedi. Ismimi bu kadar özgürce söylemesi çok seksiydi. Sanki bunu hep yapıyor gibiydi. Bana herkes Laynie diye seslenirdi Demek ki hem beni, hem ismimi istiyordu. Bana ise geriye sa- dece kabul etmek kalıyordu. Başımı ona doğru çevirdiğimde dudakları hazırdı ve benimkileri bekliyordu.
Sayfa 64
götürdüğü örnekleri gören, atölyesine, mahzenine gelen bütün o “bonmarşe” sahipleri, takım elbise, etek, kostüm, çorap, palto, şapka satan bütün hazır giyimciler ve vitrinciler tek tek geri çevirmişler onu. yaptığı mankenler, elbiselerin modellerinin öğretildiği batı ülkelerin insanlarına değil, bizim insanlarımıza benziyorlarmış. “müşteri,” demiş dükkâncılardan biri, “sokakta her gün on binlercesini gördüğü o bıyıklı, çarpık bacaklı, kara kuru vatandaşlardan birinin sırtındaki paltoyu değil, uzak ve bilinmeyen bir diyardan gelen yeni ve ‘güzel’ bir insanın giydiği ceketi sırtına geçirmek ister ki, bu ceketle birlikte kendi de değiştiğine başka biri olabildiğine inanabilsin.” bu işlerde pişmiş bir vitrinci bedii usta’nın eserlerini hayranlıkla karşıladıktan sonra, ne yazık ki ekmek parası için vitrinlerine bu “gerçek türkleri, bu gerçek vatandaşları” koyamayacağını açıklamış: türkler artık “türk değil başka bir şey olmak istiyorlarmış çünkü. bu yüzden kılık kıyafet devrimini icat etmişler, sakallarını tıraş etmişler, dillerini ve harflerini değiştirmişler. daha veciz konuşmayı seven bir dükkân sahibi, müşterilerinin bir elbiseyi değil, aslında bir hayali satın aldıklarını açıklamış. o elbiseyi giyen “ötekiler” gibi olabilme hayaliymiş asıl satın almak istedikleri.
Sayfa 61 - yapı kredi yayınlarıKitabı okuyor
Yüce Allâh, insanı, evvel ve âhir, insan olarak ve en güzel bir biçimde yarattığını açıkladığı gibi, hayvanları da, hayvan olarak yarattığını açıklamış: "Allâh, her hayvanı, sudan yarattı. İşte, bunlardan kimi, karnı üstünde yürüyor, kimi, iki ayağı üstünde yürüyor, kimi de, dört ayağı üstünde yürüyordur. "Allâh, ne dilerse, yaratır. Çünkü, Allâh, her şeye hakkıyla kadirdir."
Ne kadar güzel açıklamış Doğan Cüceloğlu
Bana iyilik yapma fırsatı verdiği için karşımdakine teşekkür etmeliyim.
Reklam
Modernizmin getirdiği İnsan tipini güzel açıklamış
Çağdaş toplumun oluşturduğu yalnızlık, yabancılaştırma ve rahatlık; insanları kendi mevzilerini korumaya ayarlı, küçük çıkarlarının peşinde koşan, duygusal bakımdan körleşmiş bir biçimde yaşamaya ve var olmaya sürüklüyor.
Gerekli Bir Açıklama:
Yüce Allah; İnsanları yaratmağa da, Âdem Aleyhisselâmın yaratılışiyle başlayacağını ve Meleklere: "Ben, yer yüzünde bir Halîfe yaratacağım!" buyurduğu zaman, Melekler: "Biz, Seni, hamd'inle teşbih ve takdis edip dururken,orada,bozgunculuk edecek, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın?!" demişler, Yüce Allah da: "Sizin
Senin için endişe ediyorum seni sevmekten başka bir şey yapamıyorum. Ama sen benimle konuşmazsan, anlatmazsan, elimi uzattığında tutmazsan, gözlerime bakmazsan sana yardımcı olamam. (Ne güzel duygularını açıklamış)
202 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.