Dinle Küçük Adam
Sana kendi içimdeki küçük adamı anlatmakla işe başlayacağım… “… ben ne kızıl, ne kara, ne de beyazım. Ben hıristiyan, yahudi, müslüman, mormon, poligam, homoseksüel, anarşist ya da boksör de değilim. Ben bir kadını/erkeği, onunla evli olduğumu kanıtlayan evlilik cüzdanına sahip olduğum ya da cinsel açlığımı doyurabilmek için değil, gerçekten
gidişin ölümüydü umutlarımın güllerin yüreğimde can verişiydi ufkumda her akşam hüzünlü ve dalgın seninle batan ömrümün güneşiydi ardında bir istanbul bıraktın öksüz içimde yokluğun ateşini yaktın karanlıklar ortasında güpe gündüz yıkılmış, dağılmış bir adam bıraktın gün gün yaklaşan bir şey var, ölüm mü ne değilse; içimde bu ürperti niye dolaşan kim benimle deli divane güzel olan her şeydi seninle giden şimdi bütün hayallerim yoksul kaldı gittin... bana bu rezil istanbul kaldı.
Reklam
Sait Faik’in Orhan Veli ile 1947’de Yaptığı Röportaj...
"Orhan Veli elindeki şişeye mahzun bir tebessümle baktı. Şişe bitmek üzere idi. Kadehlere birer tane daha koyduk. Şişe boşaldı. Boş şişeyi pencereden dışarı attık. Sanki Orhan Veli’nin okuyucuyu gaflet uykusundan uyandırmak için yazdığı mısra rakı şişesinin içinde imiş gibi, şişe büyük bir şangırtı ile kırıldı. İçindeki mevhum sarhoş
Oradan buradan aklıma düşenler.
Şimdi canım sıkılmışken ve bilgisayarımda da temiz word belgesinde imleç işmar edercesine yanıp sönüyorken yazmaya büyük istek duydum. Gülseren Budaycıoğlu “konuşmak insanın zehrini alır” diyor, doğru ama yazmak eyleminde de böyle bir temizlik oluyor galiba insan beyninde. Bazen hüzün sıkkınlık ve yorgunluk üst üste gelince, üstüne okumak da pek
Necip Fazıl Üstad’Dan
“ey kendi ailesine bile hükmedemeyen ilerici ( ! ), üç kıt’aya, yedi denize hükmeden ecdadın mı gerici ?” “camiye henüz dikeyken gel, yatay olarak zaten geleceksin.!” “maalesef öz ana babasını huzurevine gönderip, evinde kedi köpek besleyen insanların olduğu bir ülkede yaşıyoruz.” “ yola birlikte çıktıklarını, yolda bulduklarınla değişirsen,
İsmail Kılıçarslan - Yavaşlık İçin Darmadağınık Notlar
Reha Çamuroğlu'nun 'İsmail'de anlattığı bir mesele vardır. Şeyh Cüneyd, halifeleri ile divan toplar. Halifeler, divan saati gelirler, diz kırıp otururlar. Diz üzerinde sekiz saat aralıksız susulur. Tek bir cümle, tek bir kelime çıkmaz ağızlardan. Sekiz saatin sonunda Şeyh Cüneyd 'başka bir şey yoksa divan bitmiştir' der. Elbette başka bir şey
Reklam
1,000 öğeden 971 ile 980 arasındakiler gösteriliyor.