Bugün insanlara baktım, kitap kapaklarına bakar gibi. Her biri apayrı hazırlanmıştı. Bazıları ciltliydi bazıları altın yaldızlı süslemelerle kaplanmıştı. Kimisinin yayınevi prestijli, kimisinin yayınevi politik kaygılarla bezenmişti.
Bugün kitaplara baktım, insanlara ne kadar benzediklerini fark ettim. Bazıları çok satardı, rağbet görürdü. Bazıları hiç satmazdı tek baskıyla sahaf köşelerinde kurtlanırdı.
Bazıları, çocukların çocukluk aşkı olurdu, bazıları anlaşılması zor insanlar tarafından anlaşılırdı. Ama en çok, kapağı güzel olan kitaplar satardı. Çok şey anlatırdı bazı kitaplar, üstlerinde adi bir naylon kaplama olurdu. İnsan dokuntuktan sonra elini yıkamak isterdi. İçlerinde kurumuş, çürümeye yüz tutmuş bir çiçek dalı. Yaprakları toz olup dökülmüş sayfa aralarından. Baskı yılının yanında ise yaşı olurdu bu kitapların. Ne kadar ömürleri kalmış, yapraklarının sarılığından anlaşılırdı.
Bugün insanlara baktım, ne güzeldi ciltleri ve ne güzeldi altın yaldızlı kaplamaları. Ama öylesine boştu ki içleri. Baskılarının yeniliğine kaptırmışlardı kendilerini, ömürlerinin sonuna kadar çok satan kalacaklarını sanıyorlardı.
Bugün kendime baktım. Zevksiz kapağı ve saygıdeğer bulunmayan yayınevimle, hayata karşı bir başkaldırı. İçimde bir çiçek unutmuşlar, kurumaya yüz tutmuş. Beni de tutan, okuyan eller vardı.
Ama en çok kapağı güzel olan kitaplar satardı.