Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsanların çok küçük bir kısmı, kendilerini savunmasız bir şekilde açık kılan ve herhangi bir insana kolayca güvenmelerini sağlayan genetik bir bozuklukla dünyaya gelir. Bu bozukluk, yedinci kromozom üzerindeki görece az sayıdaki bazı genlerin silinmesinden kaynaklanır ve Williams Sendromu olarak bilinir. Williams Sendromu hastaları inanılmayacak
Sayfa 258 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Zavallı, biçimlenememiş, deli Bertha; onu tamamlayabileceğimi, biçimleyecebileceğimi düşünmek ne aptalca bir düştü; karşılığında bana ne vermesini bekliyordum? Soru buydu. Onda aradığım neydi? Bende eksik olan neydi? İyi bir yaşamım yok muydu? Yaşamımın giderek geri dönülmez bir biçimde daralan bir dehlize dönüşmekte olduğunu kime anlatabilirdim? Çektiğim işkenceyi, uykusuz gecelerimi, intiharla flört etmemi kim anlayabilirdi? Ne de olsa her şeye sahiptim: Para, dostlar, aile, güzel ve çekici bir eş, ün, saygınlık. Beni kim rahatlatabilir? O apaçık soruyu sormaktan kim kendini alıkoyabilir: “Daha ne istiyorsun?”
Sayfa 3 - Ayrıntı Yayınları IV
Reklam
Bir gün Allah Resulü (sav) ve arkadaşları mecliste oturdukları sırada Osman bir maz'ûn çıka geldi üzerindeki eski yamalı bir elbise vardı elbisesindeki yırtığı bir postun parçasıyla yamamıştı Efendimiz (sav) onun bu durumuna çok üzüldü sahabelerden bazıları gözyaşlarını tutamadı Peygamber Efendimiz arkadaşlarına şu suali sordu. " Ne dersiniz sabah akşam kıyafet değiştirdiğini sofranıza bir tabağın kaldırıp bir tabağın konulduğu Kabe'nin örtüsü gibi evlerinizi örttüğünüz günler geldiğinde sizin haliniz nasıl olur?"sahabe bu soru karşısında Yâ Resulallah bizler bolluğa ve rahata kavuşmayı elbette arzularız böyle bir arzu içerisinde olmanın zararı var mı? diye sordular Efendimiz (sav) buyurdular ki "Unutmayın o günler gelecek ama sizin o haliniz o günkü halinizden çok daha hayırlı olacak. Osman b maz'ûn o gün o haliyle gelecekteki bir Halin tasvirinin yapılmasına sebep olmuştu...
TOM BOMBADİL’İN EVİNDE
Evin arkasından bir yerlerden şarkı sesi geliyordu. Arada sırada, hey lom, lay-lay lom, traylay lom, sözleri arasından şu sözleri yakalıyorlardı: Şu bizim Tom Bombadil ne kadar tatlı dilli; Ceketi parlak mavi, sarıdır çizmeleri. “Güzel hanımım!” dedi Frodo bir süre sonra yeniden. “Sorması ayıp ama, söyler misiniz bana kimdir bu Tom
Altın yemiş elfKitabı okudu
Güzel soru
Sık sık Freud'un, Viyanalı hastalarının çoğu da kendisi gibi Yahudi olan bir entelektüel olmasa, teorilerinin nasıl böyle yaygın olarak benimsenebileceğini merak ederim. Freud eğer Yerli Amerikalılarla karşılaşmış olsaydı psikanalitik süreç ne kadar farklı olurdu acaba?
Sayfa 142 - Yakamoz Kitap
Şımartılmış çocuk olarak kalan bütün insanlar..
Bunlar sosyal yaşamımız için tehlikeli olan tiplerdir: yaşam tarzları dört-beş yaşlarındayken belirlenmiş bu yetişkin şımartılmış çocukların tamalgı şemasında her zaman şu soru vardır: "Bütün istediklerimi elde edebilir miyim?" Eğer istedikleri her şeyi elde edemezlerse yaşamın amaçsız olduğunu düşünürler. "Eğer istediklerimi elde edemiyorsam yaşamanın ne anlamı var?" diye düşünürler. Karamsarlığa kapılır, bir "ölüm arzusu" yaratırlar. Kendilerini hasta eder, nevrotikleştirirler ve hatalı yaşam tarzlarından bir felsefe inşa ederler. Hatalı fikirlerinin eşsiz ve muazzam bir önemi olduğuna inanırlar: kendi dürtülerini ve duygularını bastırmak zorunda kalırlarsa bunu evrenin onlara karşı bir garezi olarak görürler. Bu şekilde eğitilmişlerdir. Bir kez istedikleri her şeyi elde ettikleri güzel bir zaman geçirmişlerdir. Bazıları muhtemelen hâlâ yeterince uzun süre ağlarlarsa, yeterince karşı çıkarlarsa, iş birliğini reddederlerse arzu ettiklerini elde edeceklerini düşünmektedir. Yaşamla tutarlı olmaya değil kendi kişisel ilgilerine tutarlı kalmaya çalışırlar.
Sayfa 290 - Olimpos YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“Bizim benzersiz olmamız ne toprağı daha yumuşatıyor, ne de pancarlara daha bir lezzet veriyor. Feodal koşulları da düzeltmiyor, şiddeti de azaltmıyor, halkın refahına katkıda da bulunmuyor. Şu geçen altı yüzyılda ne başardık biz?”
Sayfa 208 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Bir tavsiye: Siz de Da Vinci gibi bir not defteri tutun. Bir günlük değil. Not defteri tutun. Bu not defteri, sürekli yanınızda bulunacak büyüklükte olsun. Gün boyunca yaptıklarınızı, yapacaklarınızı, aklınıza gelen fikirleri yazın. Okuduğunuz, duyduğunuz sözleri yazın. Yazdıklarınızı şema ve çizimlerle destekleyin. Bu notları tutarken öncelikle iki ana soruyu kendinize sormayı unutmayın: “Nasıl?” ve “Neden?” Sonra bu soruları alt veya çevresel sorularla destekleyin. Mümkün olduğunca çok soru sorun. Soruların saçma olmasından çekinmeyin. Saçma diye düşündüğünüz sorular ummadık kapıları açacaktır. Bu şekilde defter tutmak size şu yararları sağlayacaktır: » Gününüzün nasıl geçtiği hakkında fikir verecek bir kaydınız olacak. » Aklınıza gelen fikirleri kaydetmiş olacaksınız, zaman süzgecinden geçtikten sonra bu fikirlerin bazılarının yeterince iyi olmadıklarının farkına varacaksınız. Zaman geçmesine rağmen hâlâ ayakta duranlar üzerine çalışabilecek ve sonuçlandırabileceksiniz. • Yeterince üretken olup olmadığınızı görebileceksiniz. • Ürettiğiniz fikirleri bir arada görme şansınız olacak ve bunlar arasında bağlantı kurabilme, noktaları birleştirip güzel bir fikir ortaya çıkarabilme ihtimaliniz artacak. • Tuttuğunuz notlar, sorduğunuz sorular yazı hafızası sayesinde zihninizde yer edinecek, bir gün bir fikir olarak karşınıza çıkacaktır.
Nosce te Ipsum yolculuğu Latince “Kendini Bil” anlamına gelen “Nosce te Ipsum’’ aslında cevabı kolayca bulunabilecek bir soru değildir. Belki de bir yolculuktur. Belirsizliklerle dolu bir yolculuk. Halil Cibran bu belirsizliği ne güzel ifade eder: “Yalnız bir kez dilsiz kaldım. Biri bana kimsin diye sorduğu zaman...” Aziz Nesin, bu kendini bilme yolculuğunu hiç unutmamak için soyadına eklediği soruyla bunu yapmaya çalışacaktır. Soyadının hikâyesini soranlara şöyle açıklayacaktır: “1934 yılında Soyadı Kanunu çıktı. Herkes kendisine soyadını kendisi seçtiği için, insanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı. Dünyanın en cimrileri ‘Eli Açık’, dünyanın en korkakları ‘Yürekli’, dünyanın en tembelleri ‘Çalışkan’ gibi soyadları aldılar. Her türlü yağmada hep sona kaldığım için, güzel soyadı yağmasında da sona kaldım. Bana, ortada böbürlenebileceğim bir soyadı kalmadığından, kendime ‘Nesin’ soyadını aldım. Herkes ‘Nesin’ diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim.”
Güzel bir aşk saatinin başında ikisinin de kafasında aynı soru vardı: Acaba mutluluğu yakalamışlar mıydı?
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.