Tarihten ders almak...
*🧠* Osmanlıyı 1299 yılında Oğuz Türklerinin Kayı Boyu kurmuştur. Osmanlı imparatorluğu; - 1299 da kurulmuş, 1579'a kadar 3 asır YÜKSELMİŞ.... - 1579 dan 1699 kadar, 1 Asır DURAKLAMIŞ. - 1699 dan 1919 kadar. GERİLEMİŞ VE YIKILMIŞTIR. Gerçekte iki farklı Osmanlı vardı; - Halifeliğe kadar olan Osmanlı... (1299-1517) Nam-ı diğer Türk
Emanet ve Ehliyet ilmihalinden İŞ AHKÂMI VE İŞÇİ HAKLARI
👉1557 İcarede üzerine akid yapılan şey (ma'kudünaleyh) menfaatdir.(311) Yani işçi; emeğini, belli bir ücret karşılığı satmaktadır. Dolayısıyla işveren ve işçinin; üzerinde anlaştığı işin, meşru olması ilk şarttır. İslâm dininin haram kıldığı herhangi bir hususta icare sahih olmaz.(312) Ayrıca müslümanlara has olduğu sabit olan her türlü
Reklam
Şeriat ve Kadın 5
Tabiaten disiplin nedir bilmeyen ve bu nedenle askeri meziyet- lerden yoksun olan Arap bedevisini savaşa sürükleyebilmek için Muhammed'in bulduğu çarelerden biri de, ganimet alınan esir kadın- ları paylaşmaktı. Böylece İslâm adına savaşa girenler, sadece Cen- netteki hurilere kavuşma şevkiyle değil, fakat Cennetlerden önce yer- yüzü
Şeriat ve Kadın 4
Kadınlara yaklaşmışsanız ve bu durumda su bulamazsanız bir top- rağa teyemmüm edin» (K. 4 Niså 43). Eğer münasebetten sonra erkek tekrar şehvete gelerek kadına du- hul etmek isterse, mutlaka abdest almalıdır, çünkü Ebû Sa'id el-Hudri- nin rivayetine göre Muhammed şöyle emretmiştir: ....şayet içinizden biri karısıyla cinsi münasebette
Nihal Atsız, Sinanoğlu, Renan
_Nihal Atsız: _Bu memleket gerizekâlılarla, delilerle, ruh hastalarıyla doludur. _En büyük kahramanlığı yapsanız bile en küçük bir karşılık beklemeyiniz. _Bütün dünyada yurt düşmanlarına müsamaha
Muhteşem bir yazı…
Mesai saatlerinden ibaretiz; otobüs seferlerinden, sıkışık trafik ağlarından... Bir yazılımı yaşıyoruz sanki hayat yerine. Ekranların karşısındaki kimliksiz gölgeleriz, uzaktan kumandaların, 'mouse'ların, klavye tuşlarının çalışmasını sağlayan yarı insan yarı robot gölgeler... Tepkilerimizi kalıplara döküyorlar, sevgilerimizi sloganlara, duygularımızı 'stiker'lara, kahve fincanlarına, kağıt peçetelere... Bir sürü dokunmatik şeyi olan ama birbirlerinin hayatlarına dokunamayan şaşkınlarız. Bağıra bağıra söyleyecek çok şeyimiz var ama doğru dürüst konuşacak hiç bir şeyimiz yok. CV'lerimiz var, kartvizitlerimiz, imajlarımız, referanslarımız, kredi kartlarımız, parmak izlerini tanıyan kimliklerimiz... Peki kimiz biz tam olarak? Kimiz ve kim değiliz? Bu yüzlerden hangisi bizim yüzümüz? Hani bizi birbirimizden ayıran kendine özgü hikayelerimiz? Hangi kelimeler sadece bizim kelimelerimiz? Konuştuğumuz bunca dil arasında hangisi gerçekten bizim dilimiz? Bir de şunu düşünün; kocaman bir hoparlöre yakalanmış küçük bir fısıltı ne hisseder? “Açı doyurduğumda, hakareti affettiğimde, düşmanımı sevdiğimde... Bunlar güzel erdemler... Fakat ya dilencilerin en fakirinin ve suçluların en gaddarının kendi içimde olduğunu görürsem! Ya şefkatime en muhtaç kişinin ve en azılı düşmanımın kendim olduğunu farkedersem! O zaman ne olacak?” diye soruyor analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung. Kendinden başka dil bilmeyen, hayatı hiçbir dile çevrilemeyen insanlar da var. “Tek bir ânını hakkıyla yaşadın mı ki” dedi meczup, “uzun yaşamanın sırrını arıyorsun!” Gökhan Özcan
Reklam
Üstüne sineleri çektiğim yılların hatrına, Yaşanan, yaşanamayan, hevesi kursakta bırakılan anların anısına, Kapıdan 17 yaşını , can yarasını uğurlamış olanlara, Gelenlere hoş, gidenlere boş bakış ile.. Yoluna yoldaşsız yürüyecek olanlara, Yoluna denk gelmeyen yoldaşsızlara.. Boğazda söylenemeyen sözlerin verdiği boğumlara.. İyi ki'lere, Ah'lara, Yar'lara. . Hoş Kalsınlar. Biz onları hep güzel hatırlayacağız.. -D.A
65 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.