"Daren!" dedim coşkuyla harfleri uzatarak, "Beni kurtarmaya nu geldin?" "Burada ne işin var demek istiyorum," dedim daha tutarı bir tonda. Bu kahkaha kusmuğunu görmek bile beni bu kadar mutlu ettiyse durumum olduk çavahim olmalıydı. "Geçiyordum, şöyle bir uğrayayım dedim." "Sen," dedim alttan
Sayfa 376Kitabı okudu
Tezimi çok büyük zorluklarla bitirdim. Ömrümün bilmem kaçta kaçı gitti. Öyle bir sinir savaşı vardı ki ortalıkta, anlatılır gibi değil. O zaman kalp sektesinden gitmediğime, kanser olmadığıma çok şaşırıyor, nice sağlam bünyem varmış diyorum. Neler yaşadınız? Neler, neler! Bir mühlet verilmişti, o sürede tezini teslim edeceksin dediler. Ettin
Reklam
Şimdi Henry, diyorum kendime, şansın varsa MacGregor içerdedir ve önce onu ektiğin için bir güzel fırçalar seni, sonra da bir beşlik ödünç verir. Merdivenlerden çıkarken belki nemfoman hatuna rastlayıp onu ayaküstü becerirsin. Usulca gir içeri, Henry ve gözlerini açık tut! Talimat doğrultusunda parmak ucunda giriyorum içeri, şapkamı vestiyere bırakıyor ve işin gereğiymiş gibi biraz işiyorum, sonra merdivenden ağır adımlarla tekrar aşağı iniyor ve şeffaf giysiler giymiş, pudralanmış, parfüm sürünmüş, taze ve uyanık görünen , fakat muhtemelen can sıkıntısından patlamak ve yorgunluktan ölmek üzere olan dansçı kızları kesiyorum. Ortalıkta dolanırken hayalimde hepsini tek tek düzüyorum. Mekân amcık ve sikiş kaynıyor, bu yüzden eski dostum MacGregor’ı burada bulacağımdan eminim. Dünyanın durumunu düşünmeyi bırakmış olmam harikulade. Bunu söylüyorum çünkü bir an için, dolgun bir kıçı incelerken depreşir gibi oldu. Yine transa girecektim az kalsın.
Onun yumuşacık sıcacık kolunu omzunda duyunca baygınlık geçirir gibi oldu. Hiç yaklaşılmaz, el değilmez bir mutluluk tanrıçası gibi düşündüğü bu güzel kızın, birden bire bu kerte yakına gelişi, etinin etine değişi, ona korkunç bir şaşkınlık vermişti.
Rivayet olunur ki, Şeyh Emrem Yunus Hazretleri, Tapduk Yunus'un halifesidir. Tapduk Yûnus Hazretleri'nin gözleri görmezdi ve ümmî idi. Tasavvuf ve bilgisinde devrinde benzeri yoktu. Emrem Yunus önceleri bilgin ve fazilet sahibi idi. Müftülük yapardı. Tevbesine sebep bu idi ki, Tapduk Yunus'un dervişlerinden birine bir fetvâ gerekti.
Sen, Harry, hep bir sanatçı ve düşünür hayatı yaşadın, için hep sevinçle, inançla dolup taştı, büyük ve ölümsüz şeylerin peşinde koştun hep, sevimli ve küçük şeylerden asla memnunluk duymadın. Ne var ki, yaşam seni uyandırıp kendine yaklaştırdıkça çaresizliğin büyüdü, acıların, korkuların ve umarsızlıkların batağına giderek daha çok saplandın, gırtlağına kadar gömüldün içine, bir zaman güzel ve kutsal bilip baş tacı ettiğin şeyler, insanlara ve bizim yüce misyonumuza beslediğin inanç imdadına koşamadı, hepsi yitirdi değerini, un ufak oldu, inancın soluyacak havadan yoksun kaldı. Havasızlıktan boğulmak ise çok acı bir ölümdür. Yalan mı Harry? Bu senin yazgın öyle değil mi?
Sayfa 135 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Tutucu değilim ve fakat değişim, çağın gereği olarak peşinden koşturduğumuz bir serüven oldu artık; sanki her şey değişmek zorundaymış gibi bir telaşın içindeyiz gibime geliyor. Değişime uğramayıp yüzyıllarca duragelen şeylerin de büyük değerler olduğunu unutmamalı, her şey değişmek zorunda değil. Benim çocukluğumdan bu yana İstanbul çok değişti. Daha mı güzel oldu yani?
Sayfa 67
Yunus'un, Vilâyetnâme'de Hacı Bektaş-ı Velî'nin huzuruna gidişi anlatılırken şöyle deniliyor: "Hacı Bektaşi Veli, Horasan diyârından Rûm'a gelip yerleştikten sonra veliliği ve kerâmetleri etrâfa yayıldı. Her taraftan mürid ve muhibler gelmeye, büyük meclisler kurulmaya başlandı. Fakir halli kimseler gelir, nasib alır
Mobbing Bank Diyor ki;
İnsanlık Yolunda Yolda Olan Yine Yol Oldu Biri diyor ki neden Mobbing Bank kitabını satın alamıyorum. Sahibi satın alınmadığı için diyorum. Ne alaka diyor.
"Güzel iken iş bu insan, güzel idi her zaman; Şimdi insan fitne oldu, neylesin ahir zaman?"
Reklam
"Yapmak zorunda olduğumu hissettiğim bir şeyi asla yapmam seninle. Seninle yaptığım her şeyi isti- yorum. Seni o kadar çok istiyorum ki, bunu sana ver- mekten başka bu isteğin tamamıyla nasıl başa çıkabi- leceğimi bilmiyorum. Bu yüzden otur," dedi ve elini ona doğru bastırdı. Sonra aniden durdu. "Fantezinin, benim sana oturmanı
Sayfa 180
Kapının açıldığını duyunca kalp atışları hızlandı. Vücudunu saran heyecanla yerinde duramayıp ne- redeyse koşarak inmek istedi iki kat aşağı. Ama bu adamı tanıyordu ve onun ne istediğini de çok iyi bi- liyordu. Clay, Julia'nın koşarak boynuna sarılmasını istemezdi. Onu kendisi arayıp bulmak isterdi. Bunun üzerine Julia merdivenlerden aşağı
Sayfa 167
Küçük birer çocukken, güvenliğimizin tehlikede olduğu veya bedenlerimizin savunmaya geçerek tepki gösterdiği deneyimlerimiz oldu. Sonrasında bu bilinçaltı savunmaları, dikkatimizi bizi rahatlatan şeyler yerine zor ve rahatsız edici olana yöneltti. Halbuki güzel anılarımız yalnızca duvarın diğer tarafında, ulaşamadığımız bir yerde yer alıyordu. Duvarın yalnızca bir tarafını görebildiğimiz için gerçekten hiç güzel bir şey yaşamadığımıza inanırız.
Bak kitab-ı kâinatın safha-i rengînine Hâme-i zerrîn-i kudret, gör ne tasvir eylemiş. Kalmamış bir nokta-i muzlim, çeşm-i dil erbabına Sanki âyâtın Huda, nur ile tahrir eylemiş. Bak, ne mu'ciz-i hikmet, iz'anrubâ-yı kâinat; Bak, ne âlî bir temaşadır feza-yı kâinat; Dinle de yıldızları, şu hutbe-i şirinine, Name-i nurîn-i hikmet, bak ne takrir eylemiş. Hep beraber nutka gelmiş, hak lisanıyla derler: Bir Kadîr-i Zülcelal'in haşmet-i sultanına Birer bürhan-ı nur-efşanız vücub-u Sâni'a, hem vahdete, hem kudrete şahidleriz biz. Şu zeminin yüzünü yaldızlayan nâzenin mu'cizatı çün melek seyranına Bu semanın arza bakan, Cennet'e dikkat eden, binler müdakkik gözleriz biz. Tûbâ-yı hilkatten semavat şıkkına, hep kehkeşan ağsanına Bir Cemil-i Zülcelal'in dest-i hikmetiyle takılmış, binler güzel meyveleriz biz. Şu semavat ehline birer mescid-i seyyar, birer hane-i devvar, birer ulvî âşiyane, Birer misbah-ı nevvar, birer gemi-i cebbar, birer tayyareyiz biz. Bir Kadîr-i Zülkemal'in, bir Hakîm-i Zülcelal'in, birer mu'cize-i kudret, birer hârika-i san'at-ı Hâlıkane, Birer nadire-i hikmet, birer dâhiye-i hilkat, birer nur âlemiyiz biz. Böyle yüzbin dil ile, yüzbin bürhan gösteririz, işittiririz insan olan insana, Kör olası dinsiz gözü, görmez oldu yüzümüzü. Hem işitmez sözümüzü. Hak söyleyen âyetleriz biz. Sikkemiz bir, turramız bir, Rabbimize musahharız, müsebbihiz abîdane Zikrederiz, kehkeşanın halka-i kübrasına mensub birer meczublarız biz...
Sayfa 603
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.