Şimdi düşünüyorum da, çocukken canımı sıkan en büyük şey, sokakta oynarken annemin beni eve çağırmasıydı. Sadece bu kadardı, başka hiçbir şey canımı sıkmıyordu, bir derdim yoktu. Savaşlarım yoktu. Yarınlar için hiç kaygılanmıyordum. Oysa şimdi çoğu zaman, yarınların gelmesini bile istemiyorum. Ya da ben yok olup gitmek istiyorum. Çünkü bizler büyüdükçe yaralarımızda büyüyor. Bir gün gelecek kaygısıyla savaşırken, başka bir gün, terk edilişlerle savaşmak zorunda kalıyorum. Bu da yetmezmiş gibi sevdiklerimi toprağa veriyorum. Biriktikçe birikiyor içimdeki yangınlar. Yaşama sevincimi kaybediyorum, ben büyüdükçe insanlara olan güvenim o kadar azalıyor. Bir merhabayı çok görür olduk karşıdan gelen herhangi birilerinden. Bir güleryüzü esirgiyoruz kasa da duran, kasiyerlerden. Ne istiyorum biliyor musunuz? Yağmura yakalandığımda önümde yürüyen herhangi birinin yanına gidip şemsiyesinin altına sığınmak, onunla yürümek. Bu çok mu güç? Korkmak istemiyorum insanlardan. Masum bir tebessüm gerçekten yaşama sevinci doğurabilir. Büyüdükçe anlıyorum ki; hayatta ki en güzel şey çocuk olmakmış. Her güzel şeyin sonu olduğu için büyüyormuşuz meğer. Hiçbir güzellik sonsuza dek sürmüyormuş.
Ah o renkli uçan balonlarım, sizleri çok özlüyorum...