Düzenin Çocukları
Yazarımız Soner Atabek'in yeni köşe yazısı "DÜZENİN ÇOCUKLARI" kiostv.net/duzenin-cocuklari DÜZENİN ÇOCUKLARI Hainlerin savunucusu olma! (Nisa 4/105) Ölmekten de olacaklardan da korkamazsın! Ölmekten değil, alçakça yaşamaktan kork! Zorbaların yönettiği bir dünyada sessizce başına gelenleri kabul etmek, şerefini üç
Bu kadar güzel yazıp bu kadar güzel seslendirmek
İsmet Özel
İsmet Özel
open.spotify.com/episode/2EreMO0... o karanlık ormanı yangına vurun. çünkü ben de kaçarken ardımda kalanları yakıyorum. ama iyi biliyorum yıldızları, ama yıldızların tanrıların da üstünde parladıklarını, anılacak günlerimin gitgide yok olduğunu biliyorum. kargaşa. ve kolayca yıkılan inançlarım benim, benim en sağlam ve dağınık ellerim. sabahı nasıl tetikte bekliyorum. şafakla damar damara seviştiğini görmek için bilgeliğin. ve onarıyorum nasıl hızla kendi gücümü. nasıl bir soylu boşluğa çılgınca kayıyorum. ey yangınlar artığı! her yangından arta kalan bir şey, her yangından arta kalan gerçek şey çoğalt beni.
Reklam
gidiyorum, ama bile bile gidiyorum.. bir gün senin bana geri döneceğini bile bile gidiyorum ben. her şeyin bir bedeli var. hepimiz hatalar yaptık, bir şeyler kaybettik. senin kaybın benim, senin bedelin benim. hayatının sonuna kadar ödeyeceksin sen bu bedeli. çünkü sen beni asla unutamayacaksın. unutamazsın..! bir insanı bu kadar sevince koşulsuz, bir de üstüne kavuşamazsan, unutamazsın.. ömrünün sonuna kadar unutamazsın… biz seninle diğer insanlar gibi el ele tutuşup sokaklarda biz hiç yürümedik.. bağıramadım ‘seviyorum’ diye bağıramadım.. biliyoruz, sen bilsen ki dünyanın en güzel sabahları senin, sen yine beni unutamazsın. sen benim kahramanımsın, şiirimsin sen, ilk aşkım, ilk kalp ağrım, ilk hayalim, ilk hayal kırıklığım.. ben de seni asla unutamam. ama fark etmez ki, sen beni kaybettin, hoşçakal.. her şeyin bir bedeli var bu hayatta. büyük sevdaların bedeli, büyük yangınlar.. - Suskunlar, 25. Bölüm, 42:30
gaz lambası
Dün gece gaz lambasının ışığında aşina kelimeler aradım. Ayın parlaklığını bastıran kelimeler, eski bir lügatin sayfaları arasında paslı bir ışıkla aydınlanıyordu sanki. Lambanın içinde yanan gaz yağı değil, eski asırların, kadim hikâyelerin, eskimeyen acıların, tükenmeyen ümitlerin, ağır sessizliklerin, bitmeyen yolların, ölü şairlerin, melali
BURADAN DA GİTME VAKTİ GELDİ DEMEK Kİ
Unuttum vesselam, Unuttum öyle bir ki, Hiç hatılamadım. Ne güzel olanı ne kötüyü, Bir kalıp gibi oturdu çevresine keşkeler. Yada unutmaya mecburdur, Olmamışsa güneşte. Kendimi kandırmışımdır, Yaman çelişki de, Elimde, avucumda pişiyor vahlar, billahlar... Kurgu dolu dünya da bomboş savrulur, İçimde ki yangınlar koca evrende. Mahşerim olmuş gözlerim bedenime, Yaranamadım kendime. Benek benek belki de düşünce... Akılda kalan bir hayaldim, Beklenen bir umuttum. Yazgılara sarılmış, Bir muhtacım kuşlara, Yollara savrulmuş bir çöplük gibi defalarca. AYKUT BARIŞ ÇELİK
Durduramıyorum zamanı manolya. İçimde katran ve kara geceler. Soğuk bir odanın içinde yerde kırık bir çerçeve İçimde ağlamalar,çığlıklar, haykırışlar, yangınlar. Ölüyorum, ölüyorum manolya. Kalbim mi? Yok hayır Yüreğim çerçevesi kırık bir resim artık Eskimeler, yırtılmalar, ıslanmalar, kaybolmalar. Sonunu getiremediğim bir hıçkırık,
97 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.