Genç bir köy öğretmeni 4 yıllık öğretmenlik hayatında yaşadıklarıni anlatıyor. Kitabın dili çok samimi. Okurken öğretmenimizin çabasına,ozverisine tanık olmak çok güzeldi.
Kitapta öğretmenimiz yaşadığı olumsuzlukları ve geçirdiği soruşturmaları da o kadar nahif bir dille anlatmış ki canım ülkemin bu acayipliklerine gülüp geçiyorsunuz. Fakat ne olursa olsun birçok şeyde gördüğümüz gibi işini canı gönülden iyi yapanlar hep suçlu görünüyor. Kısacası meyve veren ağaç taşlanır.
Öğretmenimizi gayretinden ve meslek aşkından dolayı kutluyorum.
Kutsal suyla yıkanmak iyi, güzeldi ama suydu yıkanılan nihayet ve su günahlardan arındırmıyordu, manevi susuzluğu dindirmiyor, yürekteki sıkıntıyı silip atamıyordu.
Çevresine bakındı, "Altından bir yatak odam var," dedi kendi kendine alçak sesle ve uyumaya hazırlandı; fakat başını tam kanadının altına sokarken üstüne büyük bir su damlası düştü. "Ne garip şey!" diye bağırdı. "Gökyüzünde
tek bir bulut yok, yıldızlar berrak, ışıl ışıl, gene de yağmur yağıyor. Avrupa'nın kuzeyinin
Tepeye çıktılar, yazılı taşa sırtlarını verip oturdular, bir süre konuşmadan yöreyi seyrettiler. Her şey çok güzeldi. Üstlerinden ak bulutlar geçiyordu, gölgeleri denizin üstünden kayarak.
İlk kitabı çok beğenmiştim ve ikinci kitap için beklentim fazla yüksekti, daha iyisi gelmez diyordum fakat beklentilerimin de çok üstündeydi bu kitap. Sırların açığa çıktığı ve onun yanında daha fazla meraklandığımız bir kitaptı. Kadınların gücü, otoritesi tam anlamıyla yansıtılmış. Ayrıca daha fazla Nova ve Daren sahnesi görmek beni çok mutlu etti. Yazarın kalemi de akıcı olduğu için kitap fazlasıyla sürükleyici, hiçbir yerde sıkılmadım okurken. Gayet güzeldi.