Geçmiş güzeldir çünkü insan asla bir duyguyu yaşadığı anda anlamaz. Duygu sonradan açılıp, genişler. Bu yüzden de şimdi ile ilgili tamama ermiş duygularımız yoktur, sadece geçmişle ilgili vardır.
~ Virginia Woolf
Musibetlere sabrın mertebeleri vardır. Sabrın en alt derecesi
dayanmak yani tahammül etmektir. Bir üst mertebesi, dayanmanın da Allah'tan olduğunun idrakinde olmaktır. Bu mertebede sabrın Cenab-ı Hakk'ın lütfu olduğu bilinir. (Sabret! Sabrın da ancak Allah' ın yardımı iledir. Nahl, 1 27) "Allah sabrını veriyor" cümlesini duymuşuzdur. Bu mertebede dayanan insan
değildir, Allah tarafından tahammül etmesi sağlanmaktadır.
Sabrın üçüncü mertebesi ise, bela ve nimeti ayırt etmemektir. Madem her şey Allah'tan geliyor, o halde hepsi güzeldir.
İnsanlar evlatlarını evlendirirken düğün yaparlar da, Allah'tan
gelmiş olan evlatlarını Allah' a geri verirken neden bayram etmezler ki? Bu üçüncü mertebe işte böyle bir mertebedir.
"Matematik, düşünme sanatını sembolleştirir. Bugün mantık da matematik esaslara göre düzenleniyor. Boole cebri buna örnektir. Matematik, düşünmede ekonomi sağlar. İlim tarihi bize göstermiştir ki, basit ve sarih fikir, daima muğlak ve karışık fikre galip gelmiştir: Ptoleme, Kainat sisteminde arzı sabit tutuyordu; her şey arzın çevresinde dönüyordu. Halbuki, güneşi sabit kabul eden Kopernik sistemi çok daha basittir. Basit çözümler aynı zamanda güzeldir, 'elegan'dır."
Dünyanın cazibeli yüzüne kapılma sakın, aldanma. Çekici bir kadın gibi tüm cazibesini ayaklar altına seren dünyanın peşine düşme. Bu sınanma mekânında elden geldiğince dik ve dirayetli durmalısın ki insan olma rütbesine erebilesin. Ömür, herkese verilmeyen kutlu bir yolculuktur. Geldiğin yeri bil, gideceğin yere hazırlan ve asla kendini kalıcıymış gibi avutma. Dünya bu sonsuz sahra üzerine kurulu bir asma köprüdür. Köprü üzerine ihtişamlı saraylar kurulabilir mi? Dünyanın üzerinden yürüyüp geçmek güzeldir ama kalmak için çabalamak hoş değildir. Lezzeti doyumluk değil, tadımlıktır. Geçici heveslere saplanıp kalmamalı insan. Vakit dar, nefesler sayılı, yol uzun, çile çok, cefa dolu, sefa ertelenmiş... Ucunda ölüm olan bir gidiş ne haz verebilir insan ruhuna? Bu soruya cevap bulamamış ruhlar daima yorgunlardır. Bu perişan dünyada sahibini tanımayan bir insan dünyanın sultanı olsa neye yarar? İnsan sahibini tanımasa ve onu bulmazsa hadiselerin dağlar gibi akıp giden seli içinde boğulur. Eğer Onu bulsa kapısına iltica eder, kudret sahibi Rabbinin azametine dayanır. Ölüm mekânı dünya, bir seyrangâha döner. Kişi ancak öyle rahata erer.
Geçmiş ve şimdinin arasında sıkışıp kalmış bir ruhun gerçek ve hayalin sınırlarını aradığı bir yolculuğa hazır mısınız?
Merhaba kitap sever dostlar. Bugün sizlere
UMUT DİKİCİ 'nin kaleme aldığı zamansız kitabı kitabı ile geldim.
Okurken eski İstanbul sokaklarında geçeceğiniz ve o günleri özlemle yad ederken keşke hiç bitmese diyeceğiniz bir
Yeryüzünü gül bahçesine çevirmekten daha güzeldir bir insanı sevindirmen,
Bin kişiyi azad edenden daha büyüktür bir hür insanı iyilikle kul edebilen.
Ömer Hâyyam