Ve bitti.... Hogwarts treni ile son yolculuğumu yaptım, Hogsmade’de son bir kaymak birası içtim, uzaktan şatonun ihtişamına son kez bir baktım ve yoluma yürüdüm. Ama biliyorum ki özlersem bir gün geri dönebilirim, çünkü ihtiyaç duyan herkese Hogwarts’da yardım edilir.
Ölüm Yadigarları.... Filmleri önden izlemiş sonrasında kitapları okumuş olan ben eğer ki önce okusaydım filmleri beğenmezdim sanırım. Nasıl şahane bir olay örgüsü, nasıl olan her şeyi birbirine bağlama nasıl bir kurgu, muhteşemdi. Sevginin gücünü, alçakgönüllüğünün önemini ve iktidar değil huzuru istemenin insanı nasıl önemli bir noktaya getireceğimi göstermiş oldu Harry yaşadığı karakter gelişimi ile bizlere. Kayıtsızca sevdiğim Dumbledore ve kayıtsızca hoşlanmadığım Snape ise gün sonunda nasıl da yer değiştirdi. (Acaba müdür odasında Snape’in de bir tablosu olacak mı ya da oldu mu, bu detayı verirler sanmıştım ama ).. Dumbledore sanırım hepimizi şok etti, ama her insanın zaafları olabiliyor onu da görmüş olduk. Bu kitap boyunca Luna ve Neville karakterlerini hayranlıkla izledim, Harry Luna’nın odasında dolaşırken çok da duygulandım. Arkadaşlık çok güzel şey. Dobby ,özgür cin için yeni renki çoraplar alacağım kendime. Tonks ve Lupin’in öldüklerini öğrendiğimiz Fred’in yanında yattıkları o sahne, üzerine tek kelime edemeyeceğim kadar içimizi acıttı. ...
Söyleyebileceğim çok şey var daha bundan daha da fazlası ama doğru kelimeler bulamıyorum. Bir gün yine buluşacağız onu kesinlikle biliyorum.