“Göreceksiniz” demişti, “en geç on yıl içinde, yeni yetişenler, insanlığın ulaştığı araştırma ve düşünme düzeyinin gerisinde kalacaklar. Matbaadan önceki kitapsız dünyanın söylenti ve dedikodu özellikleri geri dönecek.”
“Amaç nedir derseniz, bence tam olarak şudur: İnsanın değerinin sadece insan oluşundan geldiği; din, milliyet, cinsiyet, renk, cinsel tercih, siyaset gibi birtakım ön sıfatlarla ayrımcılığa uğratılmadığı bir hümanizm anlayışı.”
“Vıcık vıcık yüzeysellik yayan şu “kişisel gelişim” kitaplarının bağırıp durduğu “İstersen yaparsın!” sözü tam bir kandırmacaydı. İnsan ancak yapabileceğini isterdi. “İstemek” kavramı, “dilemek”ten ve “hayallere dalmak”tan farklı bir şeydi. Bedelini göze almakla, gereğini yapmakla ilgili bir şeydi.”
“Arada ben de katılıyordum çevremdeki kadınların bu konuşmalarına. Gelişmiş kadının modern dünyadaki trajedisi bu diyordum. Erkekler evleneceği kızı değil, kızlar evleneceği erkeği seçene kadar da böyle sürüp gidecekti. “
“Bu arada bütün yasal haklara rağmen pek çok kadının hâlâ dayak yediği, kadın sığınmaevlerinin dolup taştığı, doğuda genç kızların aile meclisi kararıyla idam edildiği gerçeklerini saklayacaktım elbette. Çünkü bunları konuşmak milli gururuma dokunuyordu. Hem bütün bunlar gerçeğin tümü değil, sadece bir parçasıydı.”
“Biz hızla yaklaşırken, şeridi kapatan polisler dikilip bakıyorlardı. Gelenin azarlanacak, çek kenara deyip ceza yazılacak normal bir yurttaş mı, yoksa selam verilecek önemli bir kişi mi olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.”
“Tık... Kapandı telefon. Bu da aynı, diye geçirdim içimden. Bir gün dediklerimi değil, demek istediklerimi anlayacak bir erkek çıkmayacak mı karşıma! Hava kötü dediğimde sadece havadan söz etmediğimi anlamak bu kadar zor mu? İlle de, ben bu hayattan bıktım, türünde sözler mi etmeliyim? İşim çok dediğimde, bana sahip çıkacak bir erkeğe ihtiyaç duyduğumu anlayacak biri... Yanımda olmanı istiyorum diyemediğim için bu yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz? Düpedüz, sarıl bana dedikten sonra, sarılmanın ne anlamı kalır! Olmayacak duaya âmin deme duygusunu yaşıyorum sürekli.”
“Şimdiye kadar hiç kimseye söyleyemediklerini, hatta kendilerine bile itiraf edemedikleri şeyleri birbirlerine anlatıyordu bu iki yalnız insan, oysa birbirlerini doğru dürüst tanımıyorlardı bile. Fakat birinin yüreginden kopan çığlık diğerinde karşılık buluyordu,çünkü onların acıları akrabaydı.”
“Hayat,birbirinden ayırdıklarını,kısa bir müddet için tekrar yakınlaştırır gibi olsa bile,uzun zaman yan yana bırakmıyordu.Geçen günleri bir daha geri getirmek mümkün değildi ve sadece hatıralar,iki insanı birbirine bağlayacak kadar kuvvetli değildi.”